Geçen
sene Mart ayı… Hava tıpkı bugün gibi soğuk, gündem yine bugün gibi yoğun. 8
Mart geride kalmış, Newroz geliyor ve sonrası 1 Mayıs. Öyleydi gidişat,
kendimizi ona göre ayarlayalım diyorduk. Ama hiç tahmin etmediğimiz, hesaba katmadığımız,
ihtimali bile bizi üzen bir gün daha eklendi anmalarımıza. Adı kadar masum,
kalbi kadar yiğit bir ismin ölümsüzlüğü eklendi sloganlarımıza... Onun ardında
bıraktığı mücadele bayrağı yeni bir nefes oldu kavgamıza.
Bir
çocuk vardı, adı Berkin! Komadaydı çocuk, herkes biliyordu! Susan da haykıran
da. Chplisi de Akplisi de Başbakan da biliyordu, Cumhurbaşkanı da! Hepimiz
biliyorduk onu. Kimisi için; ekmek almaya giderken arkadaşı taş atmıştı
Berkin’e, oyun olsun diye. Tabi canııım, polislerle ne ilgisi vardı. Olayı
insanlar siyasileştiriyordu! Kimisi için; bize neydi, annesi sahip çıksaydı
çocuğuna, ekmek almaya kendi gitseydi. Okmeydanı’nı bilmiyor muydu sanki,
çocuğunu göndermeseydi(!) Kimisi için ise bilyesiyle, sapanıyla; hırsızlıkların,
katliamların gölgesinde büyüyen saltanatına zarar vermek üzere, ekmek
bahanesiyle(!) sokağa çıkmış 14 yaşında bir teröristti ve kime neydi neden
komada olduğu? Milli birliği tehlikeye düşürmek için bir oyundu, 14 yaşındayken
komaya girmiş, 15 yaşında komada 16 kilo kalmış bir çocuğun başına gelenler.
Herkes
biliyordu neden komada olduğunu halbuki. Terörist diyen de biliyordu, ses
çıkarmaktan korktuğu için, karaktersizce annesinin adını ağzına alanlar da.
Onun için eylem düzenleyen devrimciler de kafasına gaz kapsülünü atan polis de
biliyordu! Ki zaten emri veren zat; meydanlarda “Emri ben verdim“ diye
haykırmaktan çekinmiyordu!
10
Mart 2014 günü 16 kilo kaldığının haberi geldi Berkin’in. Yürekler paramparça,
emri verenler ise ilk günkü kadar yüzsüzdü. 11 Mart 2014’te ise duyulmuştu acı
haber, duyulmuştu isyan. 269 gün süren yaşam mücadelesine daha fazla
dayanamamıştı Berkinimiz, yorulmuştu kalbi, durmuştu. Bizler için ise; okulda,
işte, sokakta ölen bizler için, bir kez daha haykırmanın, hesap sormanın, zalimin
karşısına çıkmanın vakti gelmişti. Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah
Cömert, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan, diğerleri ve şimdi
de Berkin Elvan! Öyle içimizden ki hepsi, öyle içimizdendi ki Berkin, annesinin
gözyaşlarını görmek, gözyaşlarımızın sel olmasına yetmişti. Ethem’in, Ali
İsmail’in, hatta bizim annelerimizin de Berkin’i kendi çocuğu gibi sahiplenmesi
de mücadelemizin haklılığını bir kez daha göstermişti.
Berkin
Elvan... Öldükten sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın utanmadan, sıkılmadan, ekmek
almaya gidip can veren yavrusunun ardından gözyaşı döken annesini meydanlardan
hedef gösterdiği, daha 15’inde bir fidan! Ölümünün sorumlusunu korumaya
çalışanların “Çocuk öldü sonuçta, olay siyasi değil“ dediği, polis tarafından
katledilmiş kardeşimiz, çocuğumuz, yoldaşımız…
7
Mart 2015. Berkin 1 yıldır yok! 1 yıldır ölümsüz kavgamızda. 1 yıldır
haykırıyoruz meydanlarda “Berkin Elvan! YAŞIYOR!“ Bugün olduğu gibi. Okmeydanı
Cemevi önündeki binlerce insan gibi. Orada olmasa da kalbiyle orada olan,
vicdanının sesine kulaklarını tıkamayan herkes gibi.
Öğlen
saat 12.00’da başlayan anma, gözyaşları içinde cemevinden çıkan insanlarla ve Cemevi
önünde artan kalabalıkla devam etti. Milletvekilleri, eski solcular, hatta
birtakım belediye başkanları bile vardı anmada. Tabi ki hepsi birer birer
ayrıldı. Derken saat 14.00’da, düzenli korteji mümkün kılmayan bir kalabalık
ile başladık yürüyüşe, Berkin için. Pek çok ideolojiden insan, Berkin için
ordaydı. 1 yıl sonra oradaydı! Cenazesi kadar kalabalık değildik belki de
sayıca, ama bu Berkin Elvan’ın ölümsüzlüğünü gölgeleyemedi, hiçbir şey artık
gölgeleyemezdi. Biliyorduk geçen sene, bugün de biliyoruz, Berkin
unutulmayacak, unutturmayacağız. “Unutursak kalbimiz kurusun!“ diyerek
haykırdık, daha da haykıracağız!
Her
yeni gün, devrime adım adım gidiyoruz, gitmeye de devam edeceğiz!
Yoldaşlarımızın, kardeşlerimizin, kaybettiklerimizin adını dilimizden,
nefesimizden eksik etmeyeceğiz. Haykırmaya devam edeceğiz!
SORULACAK
HESABIMIZ VAR !
İstanbul Üniversitesinden Bir Öğrenci