Son
yıllarda Yunanistan denince akla ekonomik krizler, kemer sıkma politikaları,
IMF yardımları, genel grevler ve sokak savaşları gelir oldu. Yunanistan, AB
ülkeleri arasında sınıf çelişkilerinin en keskin olduğu, işçi sınıfının ve
gençliğin süreklilik halinde aktif mücadeleden geri durmadığı bir zayıf halka
konumdadır. 10'un üzerinde genel grevin gerçekleştiği ülke, ekonomik krizle
boğulmaktan kurtulamamıştır. Şu çok açık ki; Yunanistan'da kapitalizm çürümüştür.
Yunanistan işçi sınıfı gerçekleştirdiği grev ve direnişlerle niyetini açık bir
şekilde ortaya koymuştur. Yunanistan işçi sınıfının öfkesi kapitalist sisteme
sığmamaktadır. Son genel seçimde SYRIZA sosyal demokrasinin solunda bir söylem
ve seçim programı ile işçi sınıfının ve sistem mağdurlarının oyuyla iktidara
geldi. SYRIZA'yı iktidara getiren işsizliğe ve kemer sıkma politikalarına karşı
mücadelede yeni istihdam paketleri gibi vaatlerdi. PASOK ve KKE'nin
yozlaşmışlığı ve işçi sınıfının devrimci politik bir özneden yoksun olması
SYRIZA'yı iktidara götüren alanı açtı. Program olarak kapitalizmle barışık AB
ve NATO'dan kopmak gibi bir hedefi olmayan, sistem içi iyileştirmeleri
gündemine alan bir parti olmasına rağmen AB burjuvazisinde bir panik havası
yarattı. SYRIZA seçimlerden 149 sandalye kazanarak birinci parti olarak çıktı.
Fakat koalisyon kurabilmesi için 151 sandalyeye ihtiyaç vardı. Koalisyon için
KKE'nin hiçbir şekilde yeşil ışık yakmaması SYRIZA'yı farklı alternatif
arayışları içine soktu. Milliyetçi, göçmen karşıtlığı ile tanınan Bağımsız
Yunan Partisi ile koalisyon kurdu. SYRIZA’nın başlıca seçim vaatleri şunlardı:
istihdam, sosyal yardım, yoksul kesimlerin borçlarını düzenlemek. 2008 krizi
sonrası ciddi bir toplumsal yara haline gelen işsizlik için 300000 kişiyi
istihdam edeceği vaadinde bulunmuştu. AB ile yaptığı pazarlıklar sonrası bu
vaatlerini zamana yayarak gerçekleştireceğini belitti. İşçi sınıfı için umut
olarak çıkan SYRIZA hayal kırıklığı yaşatmaya başladı. Bu durum bizim açımızdan
sürpriz olmadı. Programında kapitalizmin kurumları olan AB ve NATO ile barışık
bir şekilde sosyal reformlar ve iyileştirmeler yapmayı kendine hedef koyan bir
parti, AB emperyalizmin baskılarıyla bunu dahi gerçekleştirmekten aciz bir
duruma düşmüştür. Gelinen süreçte işsizlik oranı 1.5 milyon, 5 yılda ekonomi %25
küçülmüştür. AB'nin 1.5 milyon Euro borcunu dayatması, buna karşılık Yunanistan
hükümetinin AB ve IMF'den kurtarma paketi talebinin şartlı şekilde
reddedilmesiyle ekonomi çöküşe geçmiştir. SYRIZA hükümeti IMF paketini referanduma
taşımaktadır.
Syriza'nın Referanduma Gitmesi
Nasıl Okunmalı?
Yunanistan'da
devrimci bir önderliğin olmayışından doğan boşlukta sayısız işçi grev ve
direnişlerinin gerçekleşmesi ve sokakların hep hareketli oluşundan biriken
kitlesel muhalefete sistem içerisinde çözüm reform paketleriyle geldi. SYRIZA,
AB ile sürekli karşı karşıya gelinmesi, kitlelerin taleplerini köşe kapmaca
misali erteleyen siyasi manevralarla bu güne dek geldi. Fakat kitleler
mücadeleyi bırakmadı, muhalefeti yeni hükümete çevirmeye başladı. Çipras bu
sıkışmışlığı üzerinden atıp kendini rahatlatmak için son AB paketini
referanduma taşıyan bir politik manevra sürecine girdi. Çipras'ın referandum
kararı Bonapartist bir hamledir. Çözüm için geldiği iktidarda işçi sınıfına
çare olamayan Çipras hükümeti, AB emperyalizminin dayatmalarına direnemez
duruma gelmiştir. Onu iktidara taşıyan kitlelerin derdine çare olacak olan
kapitalist sistemden kopma sürecine girilmesidir. SYRIZA seçimlerin neredeyse tek
gündemi olan AB ile ilişkiler konusunda iktidara gelmiş ancak çok kısa bir süre
sonra yine aynı madde üzerinden referanduma gitmiştir. SYRIZA bugün kitlelerde
hayal kırıklığı yaratmaktadır. Hayal kırıklığına uğrayan kitlelerin öfkelerini
sağcı faşist önderlikler örgütleyip, faşizmi yükseltme riski de vardır. Bu
noktada Yunanistan devrimcilerine hayati görevler düşmektedir. Kitlerin
öfkesini doğru yöne yöneltecek talepler geliştirip, bu talepler etrafında
kitleleri sistemden kopartan bir çizgiye çeken bir muhalefet örgütlenmesi
devrimci dönüşüm sürecini başlatacaktır. Yunanistan'da kapitalizmden kopmayı ve
proletarya diktatörlüğünü önüne hedef koyan devrimci Marksist örgütler ortak
bir cephe kurmalıdır. Referandumdan çıkan hayır kararının kemer sıkma
tartışmasına sıkışması engellenmeli, borcun doğuş biçimi üzerinden kapitalist
sistem ile hesaplaşılmalıdır. İşyerinde mahallelerde, okullarda komiteler
kurulmalıdır. Bu komitelere gelecek faşist saldırılar karşısında kendi
öz-savunmalarını sağlamak için silahlanmalıdır. SYRIZA'nın seçim öncesi taleplerini
aşan bir programı işçi sınıfının önüne koyulmalıdır.
İşçi Sınıfının Güncel Görevleri
ve Geçiş Talepleri
İşsizlik
en önemli sorun halindedir. Bunun için 7 saatlik iş günü talebi hayata
geçirilmelidir.
İlk
etapta, kapanan ya da fiili olarak çalışmayan fabrikaların işçi denetiminde
kamulaştırılması talep edilmelidir.
Yoksul
kesimlerin bankalara olan borçları en önemli sorunlardandır. Bunun için
patronların vergilendirilmesi, bankaların işçi denetiminde kamulaştırılması
talep edilmelidir.
Göçmenler
ırkçı dalgaya maruz kalmakta ve birçok sağcı özne göçmenler yüzünden
Yunanistan'ın bu halde olduğunun propagandasını yapmaktadır. Göçmenler için iş
hayatında eşit haklar, sosyal güvence, sendika hakkı, seçme ve seçilme hakkı
getirilmelidir.
Faşist
güruhlar; küçük burjuvazi içinden her zaman kitle toplamaktadırlar. Küçük
esnaf ve küçük çiftçinin öfkesinin faşist saflarda cisimleşmesini önlemek için, küçük
esnaf ve çiftçinin borçlarının silinmesi ve ucuz kredi talebi dile
getirilmelidir.
IMF
ve AB'ye olan tüm borçların o parayı kullananlar tarafından ödenmesi, yani
krizin faturası patronlara sloganı ana talep olmalıdır.
Yunanistan'da
gelişecek her gelişme AB'den bağımsız olarak ele alınamaz. AB'nin bu kadar çok
sorgulandığı dönemde Avrupa Birleşik İşçi Sovyetleri alternatifini güncel
tutmak, bu alternatifin işçi sınıfı içerisinde taraftar toplaması devrimci
partinin inşasını hızlandıracaktır.
KKE
gibi partilerin ne Yunanistan işçi sınıfını ileriye taşıyacak bir programı ne
de kitlerin gözünde bir güveni vardır. Kriz ortamında bile sabit oylarını
yükseltemeyen KKE, işçi hareketinden yalıtıktır. Daha önceki genel
grevlerde grev kırıcılığı yapması işçi sınıfına alternatif olacak bir vizyonunun olmadığını göstermektedir. Yaklaşan İspanya seçimlerinin favorisi olarak
PODEMOS'un görülmesi Avrupa işçi sınıfının yüzünü sola döndüğünün habercisidir.
Dünya kapitalizminin yeni ekonomik buhranları ve savaşları eskisi kadar rahat
atlatamayacağı açıktır. Ama şu da su götürmez bir gerçektir: işçi sınıfına yön
gösterecek devrimci bir önderliğin olmadığı koşullarda işçi sınıfının nihai
zaferi elde etmesi mümkün değildir. Bolşevizmin öğretileri ile kuşanmış bir
dünya partisinin inşası biz devrimci Marksistlerin en önemli görevleri
arasındadır.
Yunanistan'dan
kopacak bir devrimci süreç sınıf mücadelesi tarihinde köklü geçmişi olan Avrupa
işçi sınıfına ilham verecektir. Komünist Manifesto’da vurgulanan Avrupa'da
gezen hayaletin geri gitmemek üzere tarih sahnesine yeniden çıkışının müjdecisi
olacaktır.
KAPİTALİSTLERİN
AB'SİNE KARŞI YAŞASIN AVRUPA BİRLEŞİK İŞÇİ SOVYETLERİ!
YA
SÜREKLİ YIKIM YA SÜREKLİ DEVRİM!
Bursa’dan İMD’li Bir İşçi