30 Haziran 2014 Pazartesi

Kimberly-Clark Grevi: “Sen mi büyüksün? Hayır! Ben Büyüğüm Ben!"

Günlük yaşantımızda hayat gailesi içinde olduğumuzdan geçmişe, şimdiki zamana ve geleceğimize yabancılaşıyoruz. Bu akış içinde her gün kullandığımız ürünler bize herhangi bir şey düşündürmüyor ve onlara verilen emeğe gözlerimiz kapanıyor. Örneğin tuvalet kağıdı, hijyenik ped, kâğıt havlu, ıslak mendil vb. ürünleri kim üretiyor nasıl üretiyor, bu sorular aklımıza düşecek zaman bulamıyor.
İşçi Mücadele Derneği olarak Cumartesi günü hayatımızın her gününde mutlaka kullandığımız bu tüketim ürünlerini üretenlerin grevini ziyaret ettik.
Grevdeki işletmenin adı Kimberly-Clark. 150 ülkede satış yapan 137 yıllık köklü bir şirket. 2009 yılında net satışı yaklaşık 20 milyar dolar olan, ürünlerini dünyada yaklaşık bir buçuk milyar insanın kullandığı bir kapitalist makine. Sıklıkla kullandığımız tuvalet kağıdı, kağıt havlu, hijyenik kadın pedi, kağıt mendil, çocuk bezi ürünlerinin mucidi emekçileri bünyesinden çıkarmış uzun yıllar önce (tuvalet kağıdı 1890, kağıt havlu 1907, hijyenik kadın pedi 1920, kağıt mendil “Kleenex” 1924, çocuk bezi “Drynites” 1989).
Ürettiği ürünlerin marka değeri de yüksek. Pendik-Kavakpınar’da üç markası üretiliyor emekçiler tarafından: Huggies (çocuk bezi), Kotex (hijyenik kadın pedi) ve Depend (hasta bezi).
Bu kadar büyük bir şirket işte. Ama şalteri bir inince akla, Yeşilçam tarihinin en heyecanlı repliği geliyor: Sen, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey. Sen mi büyüksün? Hayır! Ben büyüğüm ben, Yaşar Usta! (Bizim Aile, Münir Özkul)
Şişecam’da yaşadığımız hükümetin emekçi düşmanlığı bu greve de uğramadan, gidip dayanışmak gerektiğinden yola çıktık. Görece uzun bir yoldan sonra bizden önce, ilk günden itibaren ziyarete giden yoldaşlarımız sayesinde grev alanını kolayca bulduk.
Fabrikanın iki kapısında da grev gözcüleri nöbet beklemekte. İlk nöbetçilere selam verelim derken güzel bir tesadüfle karşılaştık. 2009 yılına damgasını vuran bir direniş olan Sinter Metal mücadelesinde omuz omuza mücadele ettiğimiz işçi arkadaşlarımızdan birisi, bu fabrikada çalışmaya başlamış ve yine bir mücadelenin içine girmiş. Birbirimizi hemen tanıdık. Eskiyi anıp kucaklaştık. O günlerde hep vurguladığımız bir şiarımız vardı: Mücadele daimdir, emekli olunmaz!
Sonrasında grev çadırının olduğu yere doğru sloganlarımızla ilerledik. Coşkuyla karşılandık. Grevci işçiler hazırladığımız pankartımızı hemen sahiplendiler. Bizimle toplu bir resim çektirdikten sonra pankartı grev çadırlarına astılar.

 

Grev alanında hep birlikte sohbete başladık. Grevlerini selamladık ve işyeri temsilcisi işçi arkadaşımızı dinledik.
Çeşitli internet sitelerinde çıkan maaş anlaşmazlığı haberlerinin doğru olmadığını, grevin nedeninin ihbar tazminatı ve çalışan işçiler arasındaki ücret adaletsizliği olduğunu vurguladılar.
İçeride üretim tamamen durmuş durumda ve stok mal da yokmuş. En güzeli de içerideki 230 çalışan işçinin hepsi sendikada örgütlü ve grevde.
Grev alanında yüzler gülüyor. Birkaç istisna dışında herkesin ilk grevi, zira Kimberly-Clark Türkiye fabrikasının gördüğü ilk grev.
Grevci işçiler 24 saat fabrikanın önünde vardiyalı biçimde nöbet tutuyorlar. Yaz aylarına girmiş olmanın verdiği bir avantaj da var elbette.
DİSK’e bağlı Tümka-İş’te örgütlü işçiler. Yine aynı sendikaya bağlı Ultra Prima fabrikasından da bir işçi arkadaşımız grevci işçileri ziyarete gelmiş. Bizimle beraber, o da deneyimlerini aktardı.
Grevin tek olumsuz yanı birkaç dakikada bir grev alanının tam üzerinden uçak geçiyor olması. Yaklaşık 150-200 metre yüksekten geçen uçakların sesinden konuşmalar sürekli bölünüyor.
İşçiler greve başladıktan hemen sonra çadırlarını kurmuşlar. Hemen ardından fabrika yönetimi işçilerin çadırına doğru bakan bir kamera yerleştirmiş. Çadıra geldiğimizde, pankartımızı kameranın görebileceği yöne çevirmemizi istedi işçi arkadaşlar. Hep beraber o yöne dönüp fotoğraf çektirdik.
Dostça sohbetimiz uzunca zaman sürdü. Sonrasında tekrar görüşmek üzere diyip toplu bir fotoğraf çektirip ayrıldık alandan.
Hemen hemen her gün birkaç yoldaşımız grevci sınıf kardeşlerimizi ziyaret ediyor, deneyim paylaşıyor. Onlarla nefes alıp veriyor, iftar gerçekleştiriyor.
Bir kez daha gördük ki,
DİRENEN İŞÇİLERİN YÜZÜ GÜLER!
Bir kez daha göreceğiz ki,
DİRENEN İŞÇİLER YENİLMEZLER!

Kimberly-Clark’ta Grev Var!

Kimberly-Clark Pendik Kavakpınar’da yaklaşık 20 yıldır faaliyet göstermekte olan bir fabrika. Fabrikada yaklaşık 15 yıldır DİSK’e bağlı Tümka-İş örgütlü. İşçi sayısı 236. Toplu İş Sözleşmesi üç senede bir yenilemekte.
Bu yılın başında sözleşme süreci başladı. İşyeri temsilcisi ile sendika temsilcileri arasında yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanamadı, araya giren fabrika müdürü işçileri biraz daha oyaladı. Bu oyalamanın farkında olan işçiler 25 Haziran gecesi şalteri indirdi.
İşçilerin talepleri:
-Daha yeni olan işçilerle, 10 yıldır ya da uzun süredir çalışan işçiler arasındaki maaş uçurumlarının kaldırılması.
-İhbar tazminatlarının iyileştirilmesi. İşçiler işten atılma ihtimali söz konusu olduğunda, patronun işten işçi atmasını engellemek için ihbar tazminatının 60 hafta üzerinden ödenmesini talep ediyor. Bu teklifi en son 52 haftaya indirdiler. Patron ise en fazla 12-14 hafta vermeyi teklif ediyor. Üstelik bunu 10. yıldan sonra vereceğini söylüyor. 
25 Haziran’da greve çıkan işçiler kararlı. Fabrikanın önünde grev çadırı kurulmuş durumda. 
 Biz de İMD olarak sık sık dayanışma ziyaretlerinde bulunuyoruz. Desteklerimizi sürdüreceğiz. 
Kimberly-Clark işçisi kazanacak! 
İstanbul’dan İMD'li bir metal işçisi

25 Haziran 2014 Çarşamba

Bursa Pikniği, Bursa Yolculuğu



Merhaba arkadaşlar,
Bildiğiniz üzere 15 Haziran'da İMD'nin Bursa pikniği vardı. Bizler de İstanbul'dan gelebilenler olarak oradaydık. İstanbul-Bursa arası mesafe uzak olsa da vuslatta yoldaşlar olunca mesafeler kısalıyor. Ben ilk kez gittim Bursa’ya ama çok beğendim, orada yeni yoldaşlarımın olması beni ayrıca mutlu etti. Gidiş yönünde feribotu kaçırsak da yoldaşımın hemen imdadıma yetişmesi olağanüstüydü.



Piknikteki konumuz Soma katliamı, Sütaş direnişi ve Lice’deki Kalekol direnişiydi. İstanbul'da olduğu gibi Bursa’da direniş hız kesmeden devam etmekte, bu ayrıca motive etti bizleri. Müzik ve derede ayaklarımızı suya sokmanın keyfine diyecek hiçbir şey yoktu. Pikniğimizde bir de tiyatromuz vardı. Tiyatro konusunda bilgisi olmayan ben ve eşim-yoldaşım tam anlamıyla büyülenmiştik. Tabii ki, tiyatrocu yoldaşlarımızın hakkını teslim etmek lazım. Pikniğimiz tam anlamıyla bizleri mutlu etmişti, hiç bitmesin diyen eşim için bir sonraki piknik için Bursalı yoldaşlarımızdan söz aldık.
Bir pikniğin daha sonuna geldik. Pikniğimizde emeği geçen yoldaşlarıma teşekkür ediyor, sizlere devrimci selamlarımı gönderiyorum.
Bir dahaki piknikte görüşmek dileğiyle...