Devletin bütün kurumlarını ele geçirerek mutlak iktidarını ilan eden AKP şimdi
de hem üniversitelerdeki kontrolünü iyice pekiştirmek, hem de sermayenin daha rahat
at koşturabilmesi için yeni bir atağa kalktı. YÖK’ü ele geçirene kadar YÖK
muhalifliği yapan ve "anti-demokratik olduğu için YÖK’ü kaldıracağız" diyen AKP
şimdi YÖK’ü daha da etkinleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda emekçi
çocuklarına üniversite kapılarını tamamen kapatmaya hazırlanıyor.
İktidara geldiği andan itibaren sermayenin çıkarları doğrultusunda
sağlığı taşeronlaştıran, devlet işletmelerinde çalışan binlerce emekçiyi güvencesiz
çalışmak zorunda bırakan, eğitimin her kademesini niteliksizleştirerek tamamen
paralı hale getiren AKP şimdi de üniversitelerde egemenliğini pekiştirmeye
çalışıyor. Daha önceki denemelerinde istediği başarıyı elde edemeyen AKP şimdi daha
kapsamlı bir tasarıyla üniversitelere karşı topyekûn bir saldırıya
hazırlanıyor. Amaç bilgi üretiminin sadece patronlar için yapılması ve üniversite
eğitiminin burjuvazinin çocuklarına has bir ayrıcalık haline getirilmesidir.
YENİ YASA DEĞİŞİKLİĞİ NELER GETİRİYOR?
Yeni yasa değişikliğiyle birlikte hem YÖK’ün konumu daha da
sağlamlaşıyor, hem de üniversiteler tamamen sermayenin denetimine giriyor.
Nasıl mı?
Üniversiteler şu anda YÖK tarafından yönetilirken bundan sonra her
üniversitede bir sözde “Üniversite Konseyi” olacak. Bu konseyler ise
parlamento, YÖK, rektörler kurulu, cumhurbaşkanı ve bakanlar tarafından
seçilecek 11 kişi ile bir şehrin en çok vergi veren 10 patronundan oluşacak. 21
kişilik bu konseye girmek için akademisyen olma şartı tamamen kaldırılacak.
Yani Ali Ağaoğlu İTÜ’yü, Acun Ilıcalı Mimar Sinan Güzel Sanatlar’ı yönetecek!
Ayrıca bu yasa tasarısıyla birlikte Diyanet, Emniyet ve MİT gibi
kurumların üniversitelere el atması daha da kolaylaşacak.
Bu yasayla birlikte zaten demokratik olmayan üniversite yönetimi tamamen
anti-demokratik bir hal alacak, çünkü bu yasa tasarısıyla birlikte öğrencilerin
(zaten yoktu) ve akademisyenlerin üniversite yönetiminde söz hakkı tamamen
kalkacak. Kâr getirmeyen arkeoloji, sanat tarihi gibi bölümler ise
kapatılacak. Fen-Edebiyat fakültelerindeki diğer bölümler ise öğrenci sayıları
azaltılarak sadece öğretmen yetiştiren yerler olacak.
AKADEMİSYENLERİN DURUMU NE OLACAK?
Yeni YÖK tasarısı bilim emekçilerini de vuracak. Yasayla birlikte
akademisyenlere de güvensiz çalıştırılma koşulları dayatılıyor. Bu tasarıyla
birlikte akademisyenler sadece ticari değeri olan araştırmalar yapabilecek.
Üniversite konseyinin onaylamadığı çalışmalar için üniversite imkânlarını
kullanamayacak ve ödenek alamayacak. Asistanlar ise sadece şirketlerin istediği
araştırmalarda çalışabilecek, proje bittiği zaman ise işsiz kalacak. Bu
sayede üniversiteler şirketlerin Ar-Ge (araştırma geliştirme)
bölümlerine dönüşecek. Üniversite içerisinde kurulacak olan bilgi
lisanslama ofisleri aracılığı ile bilim emekçileri bilgi üretimini tamamen
patronlar için yapacak.
DÜNYADAN ÖRNEKLER
YÖK tasarısıyla birlikte gelen değişiklikler birçok ülkede de
uygulanmaktadır. Örneğin dünyanın en iyi felsefe bölümüne sahip olduğu söylenen
İngiltere’deki Middlesex Üniversitesi kâr getirmediği için felsefe bölümünü
kapattı. Bu örneği izleyen diğer üniversiteler ise sosyal bilimler alanında
eğitim yapan bölümlerini küçülttü.
Ha üniversite ha fabrika.
Grev! İşgal!
ÜNİVERSİTELER TAMAMEN ŞİRKET HALİNE GELİYOR!
Yeni YÖK yasası ile birlikte özel üniversitelerin (sözde “vakıf”
üniversitelerinin) önündeki bütün engeller kalkacak. Vakıf üniversiteleri
kanununda bulunan “kâr amacı güdemez” ibaresi kaldırılarak özel üniversitelerin
önünün açılması planlanıyor. Bu yeni yasayla birlikte özel üniversitelerin
borsada hisseleri olacak. Ayrıca yabancı özel üniversiteler de Türkiye’de okul
açabilecek. Her ne hikmetse bu iş için Türkiye’ye başvuran ilk üniversite ise tüm
dünyada yönetiminin gericiliğiyle tanınan, kadın ve erkeklerin haremlik-selamlık
eğitim aldığı El-Ezher Üniversitesi.
HAR(A)ÇLAR KATLANIYOR!
Mali özerklik adı altında üniversiteler kendi yağlarıyla kavrulmak
zorunda bırakılıyor. Bu da harçların en az iki katına çıkması demek oluyor.
Tüm bunlara karşılık birkaç üniversite dışında pek bir politik
hareketlenme yok ve öğrencilerin büyük bölümü sistemin onlara pompaladığı
hayaller ve aile dayatmalarının etkisiyle siyasetten ve örgütlenmeden uzak
duruyor. Ancak gerçeklerden kaçış yok: Ya üniversite öğrencileri olarak haklarımıza
sahip çıkarak örgütlü mücadelemizi yükselteceğiz ya da bu kapitalist cenderede
ezileceğiz.
EĞİTİM HAKTIR SATILAMAZ!
PARASIZ EĞİTİM İÇİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE!
EŞİT, PARASIZ, BİLİMSEL, DEMOKRATİK, ANADİLDE EĞİTİM!
ÜNİVERSİTELERDE SÖZ, YETKİ, KARAR ÖĞRENCİLERE VE TÜM ÜNİVERSİTE
EMEKÇİLERİNE!
Bursa’dan İMD’li Öğrenciler