Merhaba ben özel bir
şirkette gazaltı kaynak operatörü olarak çalışmaktayım.
Çalıştığım işyeri, inşaat iskelesi ürettirip 94 ülkeye ihraç eden, 62 ülkede fabrikası bulunan ve 2000’e yakın çalışanı olan, tamamı Alman sermayesi, dünyaca tanınan bir şirket.
Benimle birlikte 10
kişi işe başladık. İşe girerken bizi diğer fabrika için aldıklarını
söylemişlerdi. Çalışmaya başladığımız ilk gün sanki açık cezaevinde olduğumuzu
sandık. Benimle birlikte samimi olduğum arkadaş kaynak yapmak için malzemeye
almaya gittiğinde sanki birinden kaçıyordu, çok şaşırmıştım. Yemek molasında ne
olduğunu sorduğumda “ustabaşı malzeme alırken koşmamı söyledi. Herkes bir telaş
içinde” dedi. Anlamadık. “Tam bir Alman disiplini!” dedik
arkadaşlarla. Açıkçası çok işyeri değiştirdim ama böylesini ilk defa
görmüştüm. Ustabaşını resmen putlaştırıp tapıyorlardı.
Çok olmamıştı çalışmaya
başlayalı ki, ortalıkta bir dedikodu dolaştı: Fabrikada önce sipariş yok
dediler sonra işçi çıkarılacak derken, 3 günde 30 kişi işten
çıkarıldı. Benimle birlikte işe girenlerden kimse kalmamıştı. İşten
çıkarmalar canımı sıkmıştı. Canımı en çok yakan şey ise, samimi olduğum
arkadaşın işten çıkartılmış olmasıydı.
Üstelik Pazar günü zorla mesaiye gelmiş, haftada bir kez görebildiğim yoldaşlarımı bu hafta da göremeyecektim.
Pazartesi akşam gece
vardiyasına gittiğimde, kart basmadan önce, güvenlik görevlisi adımı sayıkladı.
Anlamıştım sıranın bana geldiğini…
Güvenlik muhasebeye
götürdü beni. Muhasebeci çıkış işlemlerimi yaptı. Döndüm muhasebeciye:
"Bizleri diğer fabrika için aldınız ama daha diğer fabrika açılmadan bizi
çıkartıyorsunuz” dedim. Adam “siparişler falan” deyip beni başından savurdu.
Ertesi gün internetten iş ilanlarına bakarken bizi kovan işyerinin ilanını gördüm: “24 kişi kaynakçı alınacak” diye ilan vardı.
Anladım ki, burjuvazi
biz işçileri bir kâğıt mendil gibi fırlatmış, bizim yerimize başka kâğıt
mendiller almıştı.
Kâğıt mendil gibi
harcanmamak için örgütlü mücadele vermek zorundayız.
İstanbul’dan İMD’li Bir Metal İşçisi