27 Ağustos 2014 Çarşamba

İMD'nin Troçki Yoldaşı Anma Etkinliği Üzerine



İşçi Mücadele Derneği tarafından düzenlenen devrimci önder Troçki'yi ölüm yıldönümünde anma etkinliği üzerine düşüncelerimi kaleme alma arzusundayım.

Öncelikle, böyle bir etkinliği yaşadığımız nesnel ve öznel koşulların sürecinde değerlendirmek önem taşımaktadır. Dünya genelinde etkisini gösteren kapitalist krizin altıncı senesinde, sınıf mücadelelerinin arttığı ama devrimci parti krizinin ve emperyalist çağda burjuvazinin kendi içindeki çıkar çatışmalarının ürünü olarak karşı devrimci hareketlerin de arttığı bir süreçte Troçki'yi sahiplenmek devrimci bir duruştur.

Bizim birincil görevimiz Troçki'nin bize miras bıraktığı geçiş programı temelinde, burjuvazinin hizmetkarları olan burjuva partilerine, oportünistlere, sosyal şovenistlere, uzlaşmacı sendikal bürokrasilere karşı işçi sınıfının sınıf bağımsızlığını savunmak ve onu iktidara götürecek olan Leninist parti modeliyle devrimci çalışmalar yapmaktır. Bu açıdan Ekim Devrimi'nin örgütleyicisi ve Lenin’le birlikte önderi, Kızıl Ordu'nun kurucusu ve komutanı, Petersburg Sovyeti'nin başkanı, Dördüncü Enternasyonal'in kurucusu, Stalinizmin Marksizmi yozlaştırma pratiğine karşı sürgünlerine rağmen, hayatını devrime ve Marksizme adayan, Lenin'in deyişiyle "en yetenekli Bolşevik" olan devrimci önder Troçki'nin mirasını sahiplenmek ve savunmak müthiş önem taşımaktadır.

Bu sebepten dolayı İMD'li yoldaşların etkinlik için verdiği her çabayı değerli buluyorum ve selamlıyorum. Dördüncü Enternasyonal'in hangi şartlar altında kurulduğuna göz atmak bile, bizlere Troçki'nin ve onunla beraber devrimci Marksistlerin işçi sınıfı için nasıl keskin bir mücadele verdiklerini anlamamızı sağlar:  Dördüncü Enternasyonal, Komintern içinde Lenin'in ölümünden sonra Stalinist bürokratikleşmeye karşı "Sol Muhalefet" adını taşıyan Bolşevik-Leninistlerin, Komintern içindeki uzun mücadele döneminin ardından enternasyonal işçi sınıfının yenilgi yıllarında kurulmuştur.

Alman faşizmi dünya üzerindeki en büyük örgütlü işçi sınıfını parçalamış, Franco'nun faşist birlikleri İspanya'da, Stalinizmin de ihanetlerinden destek alarak emin adımlarla ilerlerken, Çin'de emperyalist saldırılar yaşanırken, işçi devleti Sovyetler Birliği karşı devrimci bürokratik bir aygıtın ve onun temsilcisi olan Stalin'in elinde yozlaştırılırken, emperyalist savaşın ayak sesleri artarken, Troçkistler işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda devrimci süreç başlatma amacındaydılar.

Tabii Stalinizm iktidarı eline aldıktan itibaren, özellikle 4. Enternasyona’lin kurulma aşamasında Troçkistleri baskı aygıtları ile sindirme çabasındaydı. Bu süreçte birçok devrimci Marksist, Stalinist ajanlar tarafından katledildi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında merkezcilik çelişkilerinden ötürü Dördüncü Enternasyonal yozlaşmış ve yıkılmış olsa da, onun programının güncelliği gerçektir. Bu uğurda Dördüncü Enternasyonal'in devrimci önderlik krizinin derinden hissedildiği dönemde, yeniden inşası en gerekli ihtiyaçtır.

Panelde gösterilen Troçki belgeseli birçok sebepten ötürü burjuva tarihçiler tarafından hazırlanmış ve sınıfsal temelden yoksun bireyselci temelde düzenlenmişse de, Troçki'nin hayatının önemli kesitleri belgeselde mevcuttur. Tabii ki bizler Troçki'yi tanımak ve Troçkizm'i öğrenmek isteyenlere Troçki'nin eserlerini okuyarak bu süreci başlatmaları gerektiği önerisinde bulunuyoruz.

Troçki, Marksizmi geliştiren bir devrimci önder olduğu kadar, edebiyatı kuvvetli bir yazardı da ayrıca. Bertolt Brecht 1931 yılında Troçki'yi "yaşayan en büyük yazar" olarak tanımlamıştı.

İMD'li yoldaşların belgeselden sonraki bölümde Troçkizm üzerine tartışmaları ve katılımcıların olumlu tepkileri önemlidir ve muhakkak derinleştirilmelidir. Özellikle Arjantin'deki Donnelley ve Lear mücadeleleri hakkında getirilen sorular, oluşan ilgi, beni epey memnun etti. Enternasyonalizmin en önemli özelliğinden birisi dünya üzerinde gelişen sınıf mücadelelerine kayıtsız kalmamak, yani onları savunmak ve sahiplenmektir. Bu olumlu izlenimi ben panel sırasında edindim.

Son söz olarak, Troçki üzerine politik ve sanatsal daha fazla çalışmanın yapılması gerektiğini belirtmek isterim, çünkü karşı devrimci hareketlere karşı, devrimci Marksizmin önderliğe ulaşabilmesi yolunda teorik ve pratik çalışmalar elzemdir. Troçki'yi savunmak, sınıfsız-sınırsız-sömürüsüz bir dünya düzenini, insanlığın asıl hikayesinin başlayacağı dönemi savunmaktır.

Devrimci selamlarımla,
                      
RIO'lu (Devrimci Enternasyonalist Örgüt) bir devrimci

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Katledilişinin 74. Yılında Troçki Yoldaşı Andık

Merhaba, 

Ben metal işçisi örgütlü biriyim, bir tekstil işçisi olan eşim de öyle.

Bugün işçi sınıfının önderi, başkumandan Troçki yoldaşımızın öldürülüşünün 74. yıldönümü. Bugün Troçkist bir örgüt olarak seni andık. 

İç Savaş’ta burjuvazinin beyaz ordusuna karşı kazandığın zaferlerden, Lenin’le birlikte, Ekim Devrimi’nin, Sovyet Devrimi’nin mimari olduğundan gururlandık. 


                                       

Hayatını işçi sınıfına adamış, burjuva ordularının üstüne darbe üstüne darbe yapmış büyük önder Troçki!

Troçki biz işçiler için sadece önder değil, aynı zamanda haksızlığa, sömürüye karşı savaşmayı öğreten bir öğretmen aynı zamanda. 26 yaşında Petrograd Sovyeti’nin başkanı olmuş birinin önderimiz olması benim için ayrı bir gurur kaynağı. Diğer örgütlerin önderlerine baktığımda Troçki yoldaşın adının devrimle anılması ne kadar doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyor.
                                

Ben kendi adıma çok şanslıyım, senin gibi sadece biz işçileri değil aynı zamanda dünyada diğer ezilen halkları savunan bir önderim olduğu için. 

Senin yolun biz işçi sınıfına ışık, teorik-pratik birikimin kapitalizmi yenmekte araç oluyor.

Hiç durmadan işçi sınıfını düşünüp devrimi süreklileştirme isteğinden vazgeçmemen kavgamızda siper olacaktır. 

Hep bizimle olacak, kavgamızda yaşayacaksın yoldaş, önder Troçki. 


                                                İstanbul’dan İMD’li bir işçi ailesi

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Arjantin’de Donnelley İşçileri Yol Gösteriyor!

Donnelley uluslararası alanda faaliyet gösteren ve Amerikan sermayeli bir matbaa. 400 işçinin çalıştığı fabrika 12 Ağustos 2014 günü işçiler tarafından işgal edilerek öz yönetime geçildi. İşgalin nedeni fabrikanın yasadışı bir biçimde ve işlerin iyi gitmediği yalanıyla kapatılması.

Donnelley’in çokuluslu bir şirket olmasına ve kendi internet sitelerinden de gururla duyurdukları biçimiyle karlarına kar katmalarına rağmen, Buenos Aires yakınlarındaki matbaayı kapatacağını açıklamasının arkasındaki neden orada çalışan sınıf bilinçli işçilerden kurtulma çabası. Ekonomik durumunun kötü olduğu bahanesini kullanarak 123 işçiyi işten atacağını ve fabrikayı kapatacağını açıklayan Donnellley patronunun asıl amacı şuydu: Fabrika içerisinde örgütlü bir güç olarak mücadele eden işçilerden kurtulmak! Zira işçilerin önemli bir kesimi PTS (Sosyalist İşçi Partisi) üyesi.

Bu taktik hepimize pek çok örnekten tanıdık geliyor, dünyanın her yerinde sermayenin, burjuva hukuğunun sağladığı avantajlardan yararlanarak çok yüksek kar oranlarına rağmen fabrikaları kapatabildiği ve onlar açısından “sorun ortadan kalktığında” yeniden açtığı ya da daha kuralsız çalışılan başka ülkelere taşıdığını biliyoruz.

Türkiye’deki binlerce örnekten birkaçını hatırlamakta fayda var: Philips’in Gebze’deki fabrikası 2008 yılında 40 milyon Euro’nun altında(!) cirosu olan fabrikalarını kapatma kararı aldığı gerekçesiyle Birleşik Metal-İş’in güçlü bir örgütlülüğünün olduğu Gebze fabrikasından kurtulmaya çalışmıştı. Fabrika işgali ve yürütülen mücadeleye rağmen istediğini elde eden Philips, kapatmanın ardından fason atölyeler yoluyla Türkiye’deki üretimini sürdürdü.

2014 yılında Greif çuval fabrikası işçileri kurdukları komiteler yoluyla karar alarak fabrikayı işgal etti,  temel talepleri fabrikanın içindeki taşeronlardan kurtulmaktı.  Mücadele etmekte kararlı işçilerin gücünün farkında olan Greif patronu işçilere saldırmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Sonunda sendika bürokratlarının ve burjuvazinin kolluk kuvvetinin desteğiyle onları fabrikadan uzaklaştırdı. Yine, sendikalaşan işçilerden kurtulmak isteyen Beşiktaş Belediye’sinde Beltaş işçileri de bugünlerde patronlarınaa karşı mücadele ediyorlar.

Bu listeyi uzatmak elimizde ancak özetle şunu söyleyebiliriz: bizden çaldıklarıyla zengin olan patronlar sınıfı, o zenginliğin sağladığı hareket kabiliyeti ile örgütlü işçilerden kurtulmaya çalışıyorlar.

Bu nedenle Donnelley işçilerinin verdiği yanıt çok önemli: işgal ve öz yönetim. Donnelley işçileri burjuvaziye ve tüm işçi kardeşlerine haykırıyor:  Üreten bizleriz ve bunu nasıl yapacağımızı kontrol edecek ve ürettiklerimize el koyacak patronlar olmadan da üretebiliriz. İşte tam da bu yüzden Arjantin’deki Donnelley tüm dünya işçi sınıfına yol gösteriyor.

Yaşasın enternasyonal dayanışma!

12 Ağustos 2014 Salı

Geleneksel İMD Kampı'ndan İzlenimler-7

Belki de uykusuzluk bu kadar tatlı gelmemişti yaşamımın hiç bir dönemin de…

Bu betonerleşmiş dünya düzeninde birlikte verilen mücadelenin, emeğin, paylaşımın yine hep birlikte tüm güzellikleriyle; umuduyla, fikriyle, zikriyle aynı tabiat içerisinde paylaşılması muazzam bir duygu…


Teşekkürler İMD, yoldaşlarımı, hevallerimi, direnenleri tüm içtenliğimle selamlarım, kucaklarım.

                           
                                                İstanbul’dan İMD'li bir lojistik işçisi

Geleneksel İMD Kampı'ndan İzlenimler-6

İMD Yalova kampı…

Açıkçası kampa katılacaklardan çoğunu tanımamama, son kamp deneyimimin üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına ve ne ile karşılaşacağımı bilmememe rağmen İMD’li bir arkadaşımın daveti üzerine katıldım ve iyi ki katılmışım.

Daha Beşiktaş’tan yola çıktığımız andan itibaren elime tutuşturulan kamp malzemesi poşetlerinden kampın öyle “yan gelip yatılacak” bir yer olmadığını anlamıştım. Nitekim gece kampa vardığımızda katılan bütün arkadaşlarla yapılan toplantıdan itibaren benim için bir kolektif yaşam deneyimi başladı. Duygusallaşmak istemiyorum ama farklı yerlerden gelmiş, birbirini tanıyan tanımayan arkadaşların “bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine” yaşamanın küçük bir modelini yaratmaları muhteşemdi. Muhteşem Gezi direnişinde olduğu gibi. Hayatımın ilk uçurtmasını üstelik başarılı bir şekilde yapmış olmam da cabası.

Sadede gelirsek; demek ki asgari insani koşullarda ve yalnız olmadığını farkettiğinde insanoğlu-kızı bireyselliğini kaybetmeden ama bencil olmadan “başka bir dünya” için kolları sıvayabilir ve o dünyayı kurabilir diyebilmek güzel şey…

                                                                                      İstanbul’dan bir blog okuru

7 Ağustos 2014 Perşembe

Kimberly-Clark grevi kazanımla sonuçlandırıldı

43 gündür kapının önünde hakları için eyleme geçen Kimberly-Clark işçileri grevden kazanımla sonuçlandırdı.

Patron ve sendika temsilcisinin bir araya gelmesiyle gerçekleştirilen toplantıda patronun önceden 12 maaş olan ihbar tazminatı teklifini 25’e çıkarmasıyla anlaşmaya varıldı.  Ayrıca eskiden ilk girişte asgari ücret ile işçi alınıyordu. Anlaşmayla birlikte yeni gelen işçiler 1200 TL ile işe başlayacak. 
İşçiler arasındaki maaş farkının azaltılması konusunda da anlaşıldı.

43 günlük grevin kazanımla sonuçlanması gece gündüz demeden sürekli olarak fabrikanın kapısında bekleyen işçilerin ve sınıf dayanışmasını yükselten kurumların sayesinde oldu.


Greve çıkıldığında işten atılan 5 kişiden 3’ü işe geri alındı, 2 işçi ise geri dönmek istemedi, tüm haklarını alarak işten ayrıldı. Alınan bir diğer karar da grev sırasında greve çıkmayıp grev kırıcılığı yapan işçilerin bu kazanılan hakların dışında tutulması.

Grevde olan işçilerin muhtemelen yarın işbaşı yapması bekleniyor. 

İlk günden beri omuz omuza direndiğimiz, mücadele ettiğimiz Kimberly-Clark grevci işçilerini kutluyoruz. İşçilerin deneyimlerini var olan diğer direniş/grevlerle paylaşması ve sınıf mücadelesine yaptıkları katkının artarak sürmesi konusunda elimizden geleni yapmayı sürdüreceğiz.


                                                     İstanbul'dan İMD'li bir metal işçisi

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Geleneksel İMD Kampı'ndan İzlenimler-5

 İMD'nin Yalova'ya gelmesi benim için büyük onur ve mutluluk olmuştur. Gelen yoldaşlarımın birçoğunu tanımıyordum bile ama giderken birkaç yoldaş ile daha samimi muhabbetler kurarken bazılarıyla da tanışmış oldum.

 Kampa geldiğiniz ilk gece ufak bir toplantı yapılmıştı bu toplantıda gidene kadar herkesin bir işin ucundan tutması, birlik beraberliğin sağlanması amacı güdülmüştü. Kamptaki süre geçtikçe bu durumun artık kontrolden çıktığı sadece birkaç yoldaşın işlerle daha yoğun uğraşı, diğerlerinin aralarında muhabbet etmesi hiç hoş görüntüler değildi. Kampta birlikte hareket etmeyen yoldaş devrim sırasında nasıl aynı safta yer alacaktır merak ediyorum. Bir devrimci, sadece devrimci olmak için görüntü olmamalıdır. Atılımlar, katılımlar, yardımseverlik herhangi bir iş veya bir konuda birlikte hareket edilmelidir. Bir yoldaşımız özellikle bir yere gidildiğinde haber verilmesini isterken daha ilk dakikalar da sağa sola dağılmalar başlamıştı. Bu bir zorunluluk değildi, şart da koşulmamıştı. Yoldaşımız tarafından sadece kimin nerede olduğunu bilmek önemli idi. Başına gelebileceklerden haberdar olmak, yabancı bir yerde yapılan kampta nelerin yaşanacağının bilinmemesi istemsiz olayların gerçekleştirilmesini sağlayabilirdi. Böyle olası durumlarım yaşanmaması için haber vermek çok zor olmasa gerek.

Sunumların başarılı ama eksik olduğu zamanlar vardı. Bu durum eksiklerin kapanmayacağı anlamına gelmiyordur elbette. Eksik durumların olmasından kastım; grupların kimisi etkileyici konuşmalar yaparken bazı grupların yazdıkları kağıda bağlı ama kağıda ne yazdıklarından haberdar olmayan gruplar oluşuydu. Bunu kötülemek maksadıyla söylemiyorum tabi, sorun, etkin kişilerin eşit dağıtılmamasından kaynaklanıyor. Her grubun sözcüsü etkin kişilerden oluşması gerekir, grubun seçtiği kişi değil. Hoşuma giden durumlardan biri de her kişiye söz hakkı verilmesi düşüncelerini paylaşması o paylaşımlar üzerinden yorumlarla konunun genişletilmesi idi. Konuşkan olmayan kişiler kalabalık bir ortamda konuşma yaparken zorlanabilir bu durumu böyle çalışmalarla daha başarılı konuşmacılar kazanmayı sağlar.
 
Türkiye'nin başlıca ve dünya sorunu diyebileceğimiz kadın sorunu ve LGBTT sorunu sunumu çok güzeldi. Başarılı bir çalışma yapılmış ve içimizde de kadınları ayıranların olduğunu göstermişti. Bu konu hakkındaki düşüncelerimi pek paylaşamamış ifade edememiştim. Kadınlarımıza yapılan her türlü eşitsizlik, ayrım, kayırma ve şiddet kesinlikle kabul edemeyeceğimiz bir durum olmalıdır. Bu durumun çözümü evdeki birinci dereceden yakınlarımız anne, baba ve çocuklar arasındaki eğitim ile başlamalıdır. Kadın sorunu çıkaran kişileri yetiştiren yine bu sorunu yaşayan kadınlarımız, analarımızdır. Aile içerisinde bu durum yaşanmamalıdır ki yetişen çocuklar  aldıkları aile eğitimiyle bunu yapmasın. Bu kuşaktan kuşağa aktarılabilecek bir durumdur. Zorluğu yoktur, ihmal vardır, istismar vardır, kolaya kaçma durumları vardır. Dışarıda sorunu çözmek için aile içinde çözüm aramak bunu yaygınlaştırmak başlıca görevlerimizdir.


Kampta genellikle gülen yüzler hakim olması beklediğimiz ve gerçekleşmesi için çalıştığımız Devrim'in eseridir.

Hep yüzümüz gülsün, İMD’de birlikteliğimiz çok önemli, bunun farkında olalım.

Sizlere şükranlarımı sunuyorum.


                              Yalova’dan İMD’li bir su ürünleri mühendisi

Geleneksel İMD Kampı'ndan İzlenimler-4

3 günlük kamp boyunca kolektif yaşamın nasıl gerçekleştirilebileceğini görmüş oldum. Çağımızın getirdiklerinden dolayı yeteri kadar kolektif yaşamın içerisinde bulunamamış olabilirim. Bunun zamanla daha iyi bir konuma geleceğini düşünüyorum.

Kamp bir anlamda hızlandırılmış kurs gibiydi. Forumlar ve oturumlar konu olarak derin ve uzun konulardı. Elbette kısa zamanda bunların sindirilmesi mümkün değil. Amaç ve mücadele birliği sağlamlaştıkça kolektif yaşam bilinci aynı seviyede gelişecektir.

                            İstanbul'dan İMD'li bir konservatuar öğrencisi

Geleneksel İMD Kampı'ndan İzlenimler-3

İMD’nin yani İŞÇİ MÜCADELE DERNEĞİ’nin organize ettiği kampa bu yıl ben de katıldım. Yalova’da mükemmel bir kamp yeri tutulmuş. Deniz,  kumsal şahane, kaldığımız evler çok temiz,  bakımlı, temiz yatak ve çarşafların, oksijeni bol ağaçların arasındaki kamp insanın dinlenmesi, aynı zamanda gelen arkadaşların yoldaşlık ilişkileri mükemmelliğin ötesinde bir şey, hepsine teşekkür ederim.

Yıllardır hasret kaldığım böyle bir ortamı hazırlayan İMD’li yoldaşlarıma çok teşekkür ederim, iyi ki gitmişim,  iyi ki bu yıl beni de çağırdılar. Yılların vermiş oldu ruh yorgunluğuma ilaç gibi geldi. Yapılan eğitim, seminer, sunum çalışmaları geçmişimi bana hatırlattıkları için çok memnun oldum. Bu konuda dinleyen, anlatan, yorum yapan tüm yoldaşlara selam ve sevgilerimi iletiyorum.


Bir daha böyle bir ortamın hazırlanmasını isterim, bir daha eğitim çalışmalarını yapalım, konuşalım,  tartışalım, daha iyi tanışmak, mücadelemizi, haklarımızı, daha iyi bir şekilde öğrenmek, bilinçlenmek dost ve düşmanlarımızı iyi tanımak düşüncesiyle herkese ve İMD’ ye işçi hakları ve sınıf  mücadelesinde başarılar dilerim. Gelecek güzel, özgürlük dolu günlerin tüm işçi sınıfının, yani bizlerin olması dileklerimle.

Hoş ve esen kalın.


                                               İstanbul’dan İMD’li bir emekli işçi

3 Ağustos 2014 Pazar

Geleneksel İMD Kampı'ndan İzlenimler-2

Komünist bir düzen için mücadele etmenin en motive edici sebeplerinden biri kapitalizm içinde doğmamış, geçim derdine düşmemiş, bencil olmak zorunda bırakılmamış insanların dünyada daha güzel insan ilişkileri ağı, hatta insan-doğa ilişkisi ağı kurabileceğine olan güvenimdir. Mücadele etmeyi seçen birinin kendi kişisel devrimi kapitalizmin ona bulaştırmış olduğu bencil olmak gibi bir duygudan arınmayı da kapsamalıdır. Kapitalizm içinde gerçekten en çok kendinizi düşünmeniz gerekir çoğu kez; üniversite giriş sınavında en başarılı olmanız için sınıf arkadaşlarınızla rekabet, işyerlerinde terfi etmek için rekabet, bir işe girebilmek için rekabet 'doğası bencil' insanlar çıkarır ortaya. Örgütlülüğün öncelikle öğrettiği şeylerden biri de yanı başınızdaki bir insanı da kendiniz kadar düşünmek konusunda içsel bir zor hissetmektir. En tehlikeli eylemde de, bir yaz kampında da örgütlü hareket etmek, komünizmin getireceği insan ilişkileri hakkında bir ipucu verir. Bu sistemin insanları olarak biz biraz olsun aşabildiysek kapitalizmin kirli duygularını; bir eylemde tehlikede olan yoldaşlarımızı kendimiz kadar düşünebiliyorsak, bir kampın tüm işlerinde işbölümü yapmayı becerebiliyorsak ne insanın doğası gereği bencil olduğundan ne de insanlığın komünizmde çalışmayı reddedeceğinden bahsedelim!
Bu yıl İMD kampında en çok yaptığımız iki şeyden biri tartışmaksa diğeri de kızlı erkekli bol bol kahkaha atmaktı muhtemelen. Devrim Nedir, Neden, Nasıl'ı tartıştık küçük tartışma grupları oluşturarak. Ardından grup sözcüleri tartışmalardan çıkan fikirleri aktardı. Açık hava sinemamızda Ekmek ve Güller'i izledik. Bir diğer gün Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'ni konuştuk. Evrimi, tıp dünyasında yeni bir araştırma alanı olarak Evrimsel Tıbbı konuştuk.
Ve kanımca kampa damgasını vuran tartışmaları da Kadın Sorunu ve LGBTİ konusunda gerçekleştirdik. 
Bu konuda daha çok tartışmak önümüze koyduğumuz hedeflerden biri haline geldi. Kapitalizmin Tarihi üzerine bir sunum dinledik. Değerlendirme toplantımızda olumlu olumsuz yanlarıyla kampı tartıştık bu kez de. Tartışmalarımıza ve kurduğumuz arkadaşlıklara derneğimizde de devam etme dilekleriyle ayrıldık.

Üç günlük İMD kampının öğrettiği en temel şeyler; denize girmek bile yoldaşlarınla olunca daha güzel, değme kitapta farklı görüşten insanlarla bir araya gelip fikirlerinizin çarpışmasının verdiği entelektüel zevk yok, devrimci mücadele yoldaşlarınla ölümüne geyik yaptıktan beş dakika sonra ölümüne tartışarak da verilebilir; bunun için ciddi, katı ve sıkıcı insanlar olmanız asla gerekmez ve hep birlikte şarkı söyleyince  hepimizin sesi daha bir güzel!

                              Edirne'den Militan bir üniversite öğrencisi




Geleneksel İMD Kampı'ndan İzlenimler-1: Deniz+Kum+Güneş+Mücadele = İMD Yaz Kampı


Derneğimizin düzenlediği yaz kampı boyunca hayatımdaki en güzel günleri geçirdim.

Kamp yaparken yoldaşlarım ile doğadan kopuk sistemin içinde kendimizi biraz da olsa doğayla buluşmuş hissettik.

Yoldaşımın çay ocağında yaptığı çorba şelalesi ve hazırlanışında bizzat bulunduğum kahvaltıyı İstanbul’un en iyi yerlerinde bile tadamazdım.

Kampın sonunda gerçekten hüzünlenmiştim ve kamptan yeni tanıştığım yoldaşlarımın sevinci ile ayrıldım. Kampın başında bir daha gelir misin buraya deselerdi ‘’Yok ya gelmem. Gezilip görülecek bir sürü yer var‘’ derdim, ama şimdi yoldaşlarımla tekrar gitmenin yolunu gözlemekteyim.

Kampta herkes elinden gelenin en iyisini yaptı. Kahvaltı ve yemek hazırlayan, uçurtma uçuran, bağlama ve darbuka çalan, sunum yapan, çöp toplayan, masaları kuran tüm yoldaşlarımın ellerine sağlık.


Üç gün süren kampımız doğa, sanat, samimiyet, yoldaşlık, paylaşım kavramlarını içimizde hissettiren yaşam alanımız oldu.

İlk günden itibaren kampta kolektif ve komünal bir yaşam oluşturmaya çalıştık. Bunu pratik olarak sergilediğimizi ve gezi ruhunu yaşattığımızı düşünüyorum. Emeği geçen bütün yoldaşlarıma teşekkür ediyorum.


İstanbul’dan Militan bir liseli