29 Ekim 2013 Salı

"Zengin Mutfağı" Oyununa Gittik



Arka planında 15-16 Haziran işçi olaylarının olduğu oyunun içinde atılan bir sloganla başlamak istiyorum. "Selam sana işçi yoldaş!"


Oyunda, köşkün aşçısı olan pehlivanın ağzından anlatılır yaşananlar.
Zengin bir fabrikatör olan “Kerim Bey”in mutfağını ve o dönemin durumunu anlatan bir tiyatro izledik. Zaman içinde, hiçbir şey bilmeyen üniversite öğrencisi Selim’in nasıl bir faşiste döndüğünü, aynı zamanda evin aşçısı pehlivanın ve hizmetçi kızın da tersine devrimciliğe yaklaştıkları anlatılıyor.
Pehlivan 20 yıldır Kerim beyin mutfağında çalışmaktadır. Evin köpeği bile hususi ve özel pişmiş etlerle beslenir, bir sürü insan işsiz ve aç kalmışken! Tüm bu olayların tam da ortasında hizmetçi kız ve Selim birbirlerini severler, ama bir türlü nişanlanıp evlenemezler. Kendi aralarında nişan yaparlar, aşçı Pehlivan usta takar yüzüklerini, kurdeleyi da satırla keser. Bu iki genç parasızlık yüzünden evlenemezler.

Sıkıyönetimin ilan edildiği dönemde aranan devrimciler bulunmaktadır. Selim içlerinden birini tanıyor ve kaldığı yeri de biliyordur. O dönemin hükümeti kaçakların yerini bildirenlere iyi para verecektir. Sırf nişanlısıyla evlenecek parayı bulmak için birini ihbar eder Selim, ama olaylar pek de planladığı gibi gitmeyince kaçıp Kerim’in köşküne gelir, nişanlısı ve aşçıdan yardım ister. Pehlivan, Kerim’e durumu anlatır, o da Selim’e yardım eder. Selim bir süre köşkte kaldıktan sonra kampa gönderilir. Faşist kamplarda eğitim sonrası Selim, Kerim’le çalışmaya, onun tüm pis işlerini yapmaya başlar. Mücadeleci işçilerin, devrimcilerin peşine düşüp komünist “avlamaya” başlarlar.
Hizmetçi kızın ağabeyi Murat sendika çalışmaları doğrultusunda işçileri örgütler, bu olaylar sürerken aşçı, evin köpeğini zehirler, herkese saldırıp yaraladığı için. Köpeği devrimcilerin öldürdüğünü düşünür Selim ve peşlerine düşer. Araştırdıkça kızın ağabeyinin kim olduğunu da öğrenir ve kızın işbirliği yaptığını düşünür. Ondan  intikam almak ister.
Bir gece baskına gitmek için evden çıkan Selim’in ardından nişan yüzüğünü bırakıp çıkar kız. Bir fabrikada çalışmaya başlar. Günün birinde orada Selim’le gırtlak gırtlağa gelirler.
Hâlâ günümüzde hakkını arayana ses çıkartana komünist diyorlar; komünist olmakta bir sorun yok, ama kendileri faşist.
Oyunun izlenmesini kesinlikle tavsiye ederim.
Bir büro işçisinden

28 Ekim 2013 Pazartesi

CHP-HDP İttifakı mı, CHP-AKP İttifakı mı?


HDP'nin yeni başkanı Sebahat Tuncel Habertürk gazetesine verdiği mülakatta "CHP'yle ortak aday gösterebiliriz" dedi. Düşünülen muhtemelen İstanbul HDP kökenli adaya, Ankara CHP kökenli adaya şeklinde bir bölüşme.
Mevcut durumda ortak aday ancak Gezi temelinde ve bağımsız aday statüsünde mümkün. İki partinin de öne çıkan adayları (İstanbul'dan Sırrı Süreyya Önder, Ankara'dan Aylin Nazlıaka) diğer partinin kemikleşmiş tabanını ancak Gezi temelinde yanına çekebilir, birisi Gezi Direnişi başlamadan önce, diğeri başladıktan sonra sivrildi. Bu durumda Mustafa Sarıgül'e (ve şu "kucaklayıcı gülümseme"sine) nal toplamak düşer! Sırrı Süreyya Önder İstanbul'u alamasa bile Erdoğan'ın karşısında cumhurbaşkanlığı (veya yarı başkanlık) için en güçlü aday olur.
Ama CHP her zamanki CHP! Solundakilerle birleşmek için uğraşmak yerine, sağındakileri güçlendirmekle meşgul. AKP'li kadın vekillerin Meclis'e başörtüsüyle geleceklerini açıklamalarından sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, "buna asla müsaade etmeyeceğimizi burada halkımızın huzurunda altını kalın çizgilerle çizerek vurgulamak istiyorum. Buna izin vermeyeceğiz. Bütün yetkilerimizi kullanacağız. Başkanımızla bu konuda hemfikir olduk" açıklamasında bulundu.
AKP'nin Gezi Direnişi başladığından bu yana bütün stratejisi toplumdaki kamplaşmayı türban ikiliği üzerinden dönüştürmek, yani yapay bir kamplaşma yaratmak. En az bugünkü kadar güçlü olduğu ve o zamana kadar en önem verdiği seçim olan 2011'de getirmediği "başörtüsüne özgürlüğü" şimdi devreye sokması tam da bundan kaynaklanıyor. Bunu görmeyip hâlâ "meclise türbanlı sokmayız"cılık AKP'yi "yüzde 50'nin altına düşürmeyizcilik"tir.
İşin en kötü yanı,"mecliste türban gerginliği"nden sonra "AKP ne akıllı gördünüz mü"cülere gün doğacak olması. Cevabı belli olsa da, yine de soralım: AKP mi çok akıllı, CHP mi çok akılsız?
Son bir not: CHP'nin "türbanlı vekile izin vermeyiz"le yaratacağı kamplaşma-hezeyan Erdoğan-Gülen soğukluğuna da ister istemez son verir. CHP türbanla toplumu kamplaştırdıktan sonra, AKP tabanı ile cemaatin tabanı bölünmez, buzlar erimese de ittifak yürür. Böylece haftalardır hükümeti topa tutan Zaman'ın başyazarı Ekrem Dumanlı'nın bugünkü yazısı da yerini bulmuş olur.
Zaman başyazarı Dumanlı: “Yahu işgüzarlar! Artık aradan çekilin ki fitne ateşi [RTE-Gülen] sönsün!” diyor. Merak etme CHP imdada yetişiyor, söndürecek ateşi!
Böylece CHP'nin HDP'ye "çekil önümden, oyları bölme" çağrısı da netleşmiş oluyor: "Çekil önümden ki, yine AKP'yi güçlendireyim".

25 Ekim 2013 Cuma

Abbasağa Liseli Forumu, Fidan Dikme Eylemi ve Faşist Saldırı



Abbasağa Liseli Forumu olarak 24 Ekim Perşembe günü Abbasağa Parkı'na, ODTÜ'ye destek için fidan dikme çağrısı yapıldı. Çağrı saatinden önce orada olan forumdan arkadaşlara faşist saldırı gerçekleşti. 


Olayın çıkma nedeni, faşistlerin Gezi Parkı şehitlerinin bulunduğu pankartı indirmek istediklerini söylemeleriydi. Forum olarak Beşiktaş'ta başka bir bölgede toplanıp durum üzerine tartıştık. Tartışmada iki eğilim vardı: 
1) Saldırıya rağmen fidan dikme eylemini gidip gerçekleştirmemiz.
2) Eylemi erteleyip bir sonraki forum günü eylemi gerçekleştirmemiz.
Militan Liseliler olarak tutumumuz, eylemi şimdi yapmaktı. Faşist saldırılardan kaçmayıp, aksine üstüne gitmekti.
İkinci eğilim; bazı siyasetlerin "eylemsizlik" çabasından başka bir şey değildir. Yıldırma çabalarına rağmen forum bileşenlerinin genel eğilimi fidan dikme eylemimizi gerçekleştirmek oldu. Kitlinin Beşiktaş kartal heykelinde toplanmasının ardından "Diren ODTÜ Liseliler Seninle, Abbasağa Liseli Forumu" yazılı olan pankartımızı hazırlayıp Abbasağa'ya doğru slogan atarak yürümeye başladık. 


Parka vardığımızda faşistlerin orada bulunması tartışmalara yol açtı. Konuşmalar üzerine olay sakinleşince parka fidanımızı diktik. 




Arada gergin anlar yeniden yaşandı. Kitle olarak slogan atarak "Kartal"a inip ODTÜ direnişini selamladık.
Faşist baskılar bizi yıldıramaz!
Diren ODTÜ, Liseliler seninle!

23 Ekim 2013 Çarşamba

Bursa'da "ODTÜ" Eylemine Faşist Saldırı



22 Ekim Salı günü ODTÜ'deki direnişe destek amaçlı Uludağ Üniversitesi öğrencileri tarafından gerçekleşen yürüyüşe MiLiS olarak katılımda bulunduk. Yürüyüş esnasında çevredeki faşist gruplar üstümüze torpil, su ve bizim de anlam veremediğimiz cisimler atarak yürüyüşe saldırmaya başladılar. O sıra MiLiS'li yoldaşımız kafasına gelen bir cisimle yaralandı. Yoldaşımızın ciddi bir durumu yoktur. 

Bugün Uludağ Üniversitesi bileşenleri ODTÜ'ye destek için fidan dikecektir. MiLiS olarak, rant için cami bile yıkarım diyecek kadar pervasızlaşan tüm egemenlere karşı alanlarda yer almaya devam edeceğiz.
Faşizme Karşı Omuz Omuza!
Yaşasın Militan Mücadelemiz!


22 Ekim 2013 Salı

Mücadele Ailede Başlıyor



Merhaba,
Ailem aşırı dinci, bense bir işçi sınıfı devrimcisi, sosyalistim. Neredeyse tüm görüşlerimiz zıt. Ben devrimci bir metal işçisi olarak emeğin kutsallığına inanıyorum, ailemse patrona itaat etmemi istiyordu. Ben sürekli işçilere yapılan haksızlığı dile getirirken, ailem sırf patronda sermaye var diye hep onu haklı gösteriyor, onu savunuyordu.
Ben ne zaman bir direnişe gitsem evde tartışma konusu olurdu, ben hep haksız duruma düşüyordum. Ne zaman ayrı eve çıkacak olsam ailem sürekli önüme engel koyuyor, beni eve bağlamaya çalışıyor, bense ayrı evin hayaliyle o günü iple çekiyordum. Tam dört kez çıkmak istemiştim, çünkü bu şekilde mücadeleden kopuyor, yoldaşlarımı yalnız bırakıyordum, hem onlar hem ben mutsuzdum.
Dahası bu şekilde eşimi de mücadeleye katamıyordum (evde böyle birlikte yaşamanın zorluklarından bahsetmiyorum bile). Ben ev bakmaya başladım, bir hafta geçmeden de eve çıktım Aileme söylediğimde beni evlatlıktan reddedeceğini söylese de, ben ayrı eve çıktım. Artık 1 Mayıs'a giderken izin almayacak, kimseye yalan söylemeyecektim, hem de direnişte olan isçilerin yanında olabilecektim. Aileme gelince, bir süre sonra yanlışlarını anlayıp yumuşayacaklarını biliyorum.
Bana bu mücadelemde beni yalnız bırakmayan yoldaşlarıma militanca teşekkür ederim.
Emek kutsaldır, en yüce değerdir!
Pendik'ten Bir Metal İşçisi