20 Ocak 2014 Pazartesi

Bursa'da Hrant Dink Anması



İMD olarak, Bursa'daki Hrant anmasındaydık.

Saat 12'de Setbaşı köprüsünde kitle toplanmaya başladı, katılım önceki anmalara nazaran epeyce azdı. Bursa'daki sosyalist, devrimci yapıların katılımı temsili düzeydeydi. Sendikalar ve kitle örgütleri ise yok denecek kadar azdı.



Setbaşı köprüsünden alkış ve ıslıklarla başlayan yürüyüş, "Hepimiz Hrant’ız hepimiz Ermeniyiz,  Kâtilleri biliyoruz affetmeyeceğiz, Faşizme inat kardeşimsin Hrant, Türk Kürt Ermeni, yaşasın halkların kardeşliği" sloganları eşliğinde Heykel’e kadar sürdü.

Bursalı  İMD'liler olarak hazırladığımız Türkçe, Ermenice dövizlerimizi açtık. "Hrant’ın katili sermeye devleti", "Faşizme inat kardeşimsin Hrant" sloganlarını attık. Kitle Heykel’in arkasındaki eski adliye alanına geldiğinde basın açıklaması okundu. Açıklamayı Hrant’ın arkadaşları adına Rüstem Avcı  okudu.

Basın açıklamasında Hrant'ın gerçek kâtillerinin 7 yıldır korunduğu, kâtilleri yargı önüne çıkarana dek mücadelenin süreceği belirtildi. 



Basın açıklaması şu sözlerle son buldu: ''Ve bir kez daha söz veriyoruz, adalet yerini bulmadan biz bitti demeden bu dava bitmeyecek, Hrant için adalet için işte buradayız. Ahparig yan yanayız, omuz omuzayız.”

Anma sloganlarla sona erdi.


Hrant'ı 7. Ölüm Yıldönümünde de Unutmadık



Hrant Dink’in bugün devlet tarafından katledilişinin tam 7. Yılı. Onu dostlarından, sevdiklerinden, ailesinden ayıran, sokak ortasından hunharca katleden devlet, bugün kendi pisliğini gözler önüne sermek adına Hrant Dink’in anması sırasında Şişli’de kendi kolluk kuvvetlerine beyaz bereler taktırdı. Ve yapmış olduğu bu katliamı gözler önüne artık saklamadan da sergilemiş oldu.

Hrant Dink’in delik ayakkabısı kadar bile değeri olmayan bu devletten elbette bunun hesabı sorulacaktır. Bugün binlerce insan Hrant’ı yeniden anmak ve onun davasına ortak olduğunu haykırmak için, onun ve ailesinin yalnız olmadığını ve asla yalnız bırakılmayacaklarını göstermek için Agos’un önünde toplandı. 

Bugün hepimiz hangi ırktan, hangi mezhepten olduğumuzun önemsizliğini haykırarak “Hepimiz Hrant'ız, hepimiz Ermeniyiz” dedik. Sokaklar Hrant’ın sözleriyle, arkadaşlarının yaptığı konuşmalarla ve Ermenice, Türkçe, Kürtçe sloganlarla yankılandı. 

Hrant Dink’i katleden devlet onun kardeşçe yaşama olan bakışından hiç bir zaman memnun olmadı. Çünkü asıl istenen kardeşlik değil, düşmanlık dolu bir düzende kendi çıkarlarını sağlamak ve bunu korumaktı. Bu nedenle Hrant Dink ve onun gibi yaşama barış içinde bakan insanlar devlet için tehlike yaratan insanlardı. Tehlikeyi ortadan kaldırmak ve kendi düzenini rahatça kurabilmenin derdine düşenler bugün onun anmasında bile kendilerini gösterdiler. 

Onları çaldıkları milyonlarını ayakkabı kutularında saklarken Hrant’ın delik ayakkabısının hesabı sorulmaz mı sanırlar? Bizler bir ölür, bin doğarız yeniden. Yıktığını sandığın her yerden yeniden mücadelemizle filizlenip doğarız.

Su çatlağını buldu Ahparig…
İstanbul'dan bir İMD'li

12 Ocak 2014 Pazar

Öğretmenlik mi Kutsal, Para mı?



Öğretmenlik kutsaldır denirdi eskiden. Hâlâ da birine "öğretmenim" diyince bir değişik bakar, saygı duyar. Haklılık payı da vardır aslında. Gençleri kendi düşüncelerin doğrultusunda yetiştirebileceğin bir meslektir öğretmenlik. Ve bilgi verdiğin için de "kutsallık" kategorisine sokulabilir belki de. Gelgelelim öğretmenlik de artık eski değerini kaybetti.
Ben özel bir lisede öğretmenlik yapıyorum. Öğretmenin kutsallığının verdiği mutluluk dışında öğretmenlerin birçok sıkıntısı var aslında. Özel okul olunca devlettekinden biraz farklı şartlarımız oluyor tabii. Daha iyi bir eğitim vermen gerekiyor, çünkü bu öğrenciler "paralı"; bazen geçemeyecek bir öğrenciyi bile dersten geçirmek zorunda kalıyorsun, çünkü "para her kapıyı açar". Ve daha birçok sorun...
Bunların yanı sıra, çalıştığım yer özelinde konuşacak olursam biz maaşlarımızı birer ay gecikmeli alıyoruz. Üstüne öğretmenliğimize devamlı hakaret ediliyor. Maaşlarımız konusunu patronla konuşunca klasik cevapları alıyoruz. Batmakta olduğunu, idare etmemiz gerektiğini söylüyor. Bizden anlayış göstermemizi bekleyen patron, bizden empati kurmamızı beklerken kendisi bizle empati kurma yoluna hiç gitmiyor! Sürekli borçlarından, borçlularından bahsedip tam öğretmenler odasının yanında bulunan idare bölümünde borçlularıyla bağıra bağıra telefonda konuşuyor ki, biz duyalım "ne kadar zor durumda olduğunu".
Patronlar; kaç milyarlık arabaları olan, her yaz ayrı bir yere tatile giden patronlar; işe tıklım tıklım metrobüste giden, aldığı maaşla kıt kanaat geçinen biz işçilerden daha fakirler.
İster öğretmen olalım ister doktor ister de fabrika işçisi bizim kazanım elde etmemizin tek yolu örgütlenmekten geçiyor.
İstanbul'dan İMD'li bir öğretmen