Öğretmenlik
kutsaldır denirdi eskiden. Hâlâ da birine "öğretmenim" diyince bir
değişik bakar, saygı duyar. Haklılık payı da vardır aslında. Gençleri kendi
düşüncelerin doğrultusunda yetiştirebileceğin bir meslektir öğretmenlik. Ve
bilgi verdiğin için de "kutsallık" kategorisine sokulabilir belki de.
Gelgelelim öğretmenlik de artık eski değerini kaybetti.
Ben
özel bir lisede öğretmenlik yapıyorum. Öğretmenin kutsallığının verdiği
mutluluk dışında öğretmenlerin birçok sıkıntısı var aslında. Özel okul olunca
devlettekinden biraz farklı şartlarımız oluyor tabii. Daha iyi bir eğitim
vermen gerekiyor, çünkü bu öğrenciler "paralı"; bazen geçemeyecek bir
öğrenciyi bile dersten geçirmek zorunda kalıyorsun, çünkü "para her kapıyı
açar". Ve daha birçok sorun...
Bunların
yanı sıra, çalıştığım yer özelinde konuşacak olursam biz maaşlarımızı birer ay
gecikmeli alıyoruz. Üstüne öğretmenliğimize devamlı hakaret ediliyor.
Maaşlarımız konusunu patronla konuşunca klasik cevapları alıyoruz. Batmakta
olduğunu, idare etmemiz gerektiğini söylüyor. Bizden anlayış göstermemizi
bekleyen patron, bizden empati kurmamızı beklerken kendisi bizle empati kurma
yoluna hiç gitmiyor! Sürekli borçlarından, borçlularından bahsedip tam
öğretmenler odasının yanında bulunan idare bölümünde borçlularıyla bağıra
bağıra telefonda konuşuyor ki, biz duyalım "ne kadar zor durumda olduğunu".
Patronlar;
kaç milyarlık arabaları olan, her yaz ayrı bir yere tatile giden patronlar; işe
tıklım tıklım metrobüste giden, aldığı maaşla kıt kanaat geçinen biz işçilerden
daha fakirler.
İster
öğretmen olalım ister doktor ister de fabrika işçisi bizim kazanım elde
etmemizin tek yolu örgütlenmekten geçiyor.
İstanbul'dan İMD'li bir öğretmen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder