14 Mayıs 2015 Perşembe

Fatih Sultan Mehmet Eğitim Araştırma Hastanesi'nde Direniş



Kozyatağı/İçerenköy'deki Fatih Sultan Mehmet (FSM) Eğitim Araştırma Hastanesi'nde direniş var!



AKP hükümetinin sermaye dostu politikalarından yüz bulan patronlar her yerde saldırıyorlar. İşçiler olarak ya ölüyoruz ya süründürülüyoruz! Daha dün Soma katliamının yıldönümüydü. Bu katliam 301 (?) işçimizin katillerinin yanına kâr kaldı; hiçbir ders çıkarılmadı. Kanıt: Sadece son 4 ayda 482 işçi iş cinayetine kurban gitti. Peki ya ölmeyenler? Ölmeyenlerimiz de ya berbat koşullarda çalışıyor ya da kapının önüne konuyor.

Bunlardan biri de FSM Eğitim Araştırma Hastanesi'ndeki yemekhane işçileri. FSM hastanesinde DİSK Gıda-İş üyesi yemekhane çalışanı 4 işçi ihale alan yeni taşeron firma tarafından gerekçe gösterilmeksizin işten atıldı. İşçiler ortalama 7 yıldır hastane personeli olmalarına rağmen haklarını alamadılar. Öncelikle sendika aracılığıyla hastane yönetimiyle görüşmeler yapan işçiler gereken yapılmayınca direnişe başladılar. Son derece kararlı olan işçiler, talepleri yerine getirilene kadar mücadeleye devam edeceklerini söylüyorlar. Talepleri şunlar: Geçmiş hakları saklı kalarak işe geri alınmak, işsiz kaldıkları 40 günlük maaşları.

Yarın 12.30'da hastane yemekhanesi önünde basın açıklaması var. İşten atıldıkları yetmezmiş gibi yönetim tarafından çirkin iftiralara da maruz bırakılan işçilerin sonuna kadar yanında olacağız! Dayanışmaya! Direnen İşçiler Yenilmezler!

5 Mayıs 2015 Salı

Meydanlarda Kur'an Sallamak ve Din Sömürüsü

İngiltere meydanlarda Kitabı Mukaddes sallayan bir sapık olmadan seçime gidiyor. Ayrıca ufukta bir koalisyon görünüyor ve hiç kimse de çıkıp "koalisyon istikrarsızlıktır" demiyor! 


Kuşkusuz İngiliz demokrasisi ile Türk demokrasisi arasındaki fark bugüne ait bir durum değil. Ama akla şu soru geliyor: Meydanlarda Kur'an sallayan siyasetçi ile iki lafından biri Allah olan, yatıp kalkıp "peygamber efendimize" atıfta bulunan siyasetçi arasında ne kadar fark var (tamam var ama ne kadar fark var)? Siyasette din sömürüsünün ne kadarı makbul ne kadarı günah? Ya da mesele Tayyip'in samimiyetsiz olması mı? Eğer öyleyse, kim ölçüyor bunu?


Tayyip'in mantıksızlıkları ilkeler üzerinde netleşmeye yol açarsa gerçekten bir anlam kazanabilir. Demokratik laiklik ancak din sömürüsünün siyasetten tamamen uzaklaşmasıyla anlam kazanabilir. İnsanların inançlarını istismar ederek siyaset yapmanın azı da çoğu da "faullü". Sınırı bir kez açtığında sonu gelmez.