Şubat ayının son haftası
vergi haftası olarak kutlanmaktadır. Bu haftada her yıl vergi rekortmenleri
belirlenir; vergi kaçakçılığına karşı mücadele nutukları atılır. Vergi vermenin
temel vatandaşlık görevi olduğu görüşü algılara kazınır. Yaşadığımız ülkede
200'e yakın vergi çeşidi bulunmaktadır. Aklımıza gelebilecek her şey için vergi
veriyoruz. Gıda, eğitim, barınma, ulaşım, kültür- sanat ve daha birçok kalemde vergi ödemek zorundayız.
Kapitalist sistemde devletin
en temel gelir kaynağı işçi sınıfından gasp edilen vergilerdir. Devlet ekonomik
varlığını vergilere borçludur. Vergi gelirlerinin toplamı, dolaylı vergiler,
dolaysız vergiler ve sosyal güvenlik primlerinden oluşmaktadır. Dolaysız
vergiler, gelir, kazanç ya da servet üzerinden alınırlar.
Dolaylı vergiler ise, insanın
gündelik hayatında yaptığı tüm harcamaları kapsamaktadır. ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ile KDV(Katma Değer Vergisi) bunun en tipik örnekleridir. Dolaylı vergilerin
adaletsiz olmasının temel sebebi, tüketiciler arasındaki gelir farkına
bakmaksızın herkesten aynı oranda alınmasıdır. Toplumun ezici çoğunluğu işçi
sınıfını oluşturmaktadır. Verginin de en büyük oranını dolaylı vergiler oluşturmaktadır.
KDV miktarı 130 TL olan bir ürünü asgari ücret ile çalışan bir işçi aldığında
ücretinin %10'unu vergiye vermektedir. Fakat bir patron aynı ürünü aldığında bu
oran onun serveti için kayda alınmayacak bir küçüklüktedir. Devlet patronlara
vergi konusunda her zaman yardım etmektedir. Teşvik paketleri, vergi afları
gibi durumlar patronlar için her zaman vardır. Fakat SGK'lı ve asgari ücretle
çalışan işçilerin vergiden kurtulma şansları yoktur. Çünkü maaşları daha eline
geçmeden vergileri alınmıştır. Gündelik hayatta aldığı tüm mal ve hizmetlerin
vergisini peşin olarak ödemektedir. Yani işçi sınıfının vergi kaçırma imkânı
yoktur.
Patronlar için her zaman
vergiden kurtulma yolları vardır. Gerek vergi afları, gerek teşvik paketleri,
gerekse de kayıt dışı işçi çalıştırma ve gerçek gelir beyanında bulunmama gibi
yöntemlerle her zaman vergiden kurtulabilmektedirler.
Her geçen gün vergi
miktarları arttığı gibi, eğitime harcanan vergi miktarı da azalmaktadır. 2002
yılında bütçeden kamu hizmetlerine %42,3 pay alınırken, bu gün oran % 25'e
düştü. 2002 yılında MEB'e ayrılan pay %17 iken, 2016 yılı itibarıyla bu oran 8,23'e
gerilemiştir. İşçi sınıfının verdiği vergiler ona hizmet olarak dönmemektedir.
Eğitimden sağlığa, ulaşımdan gıdaya tüm temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak
için vergi ödemek zorundadır.
Erdoğan diktatörlüğü içeride
ve dışarıda tüm hızıyla savaş politikaları uygulamaktadır. Bu durum kan,
gözyaşı, ölüm getirdiği gibi, açlık, yoksulluk, sömürü ve ağır vergileri de
yanında getirmektedir. Kamu harcamaları daha çok ordu, polis, Diyanet İşleri ve
IŞİD bağlantılı vakıflara yapılmaktadır. Verdiğimiz vergiler bize biber gazı,
jop, kurşun, bomba olarak dönmektedir. Ekonomik finansmanının tamamını işçi
sınıfından vergi adı altında gerçekleştirdiği soyguna borçlu olan sermaye
devleti, artık işçi sınıfının sırtında ağır bir yüktür. İşçi sınıfı bu yükten
ancak, örgütlü, militan mücadele ile kurtulabilir.
Asgari ücret vergi dışı
bırakılsın!
Tüm dolaylı vergiler tamamen
kaldırılsın ve yerine gerçekten uygulanan bir artan oranlı gelir vergisi
getirilsin!
Bursa’dan İMD’li Bir İşçi
Teşekkürler paylaşımlarınız için. fabrika yol çizgileri
YanıtlaSil