5 Nisan 2016 Salı

Yoksulların Kanını Emen Vampir: "Vergi"

Şubat ayının son haftası vergi haftası olarak kutlanmaktadır. Bu haftada her yıl vergi rekortmenleri belirlenir; vergi kaçakçılığına karşı mücadele nutukları atılır. Vergi vermenin temel vatandaşlık görevi olduğu görüşü algılara kazınır. Yaşadığımız ülkede 200'e yakın vergi çeşidi bulunmaktadır. Aklımıza gelebilecek her şey için vergi veriyoruz. Gıda, eğitim, barınma, ulaşım, kültür- sanat ve daha birçok kalemde vergi ödemek zorundayız.

Kapitalist sistemde devletin en temel gelir kaynağı işçi sınıfından gasp edilen vergilerdir. Devlet ekonomik varlığını vergilere borçludur. Vergi gelirlerinin toplamı, dolaylı vergiler, dolaysız vergiler ve sosyal güvenlik primlerinden oluşmaktadır. Dolaysız vergiler, gelir, kazanç ya da servet üzerinden alınırlar. 

Dolaylı vergiler ise, insanın gündelik hayatında yaptığı tüm harcamaları kapsamaktadır. ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) ile KDV(Katma Değer Vergisi) bunun en tipik örnekleridir. Dolaylı vergilerin adaletsiz olmasının temel sebebi, tüketiciler arasındaki gelir farkına bakmaksızın herkesten aynı oranda alınmasıdır. Toplumun ezici çoğunluğu işçi sınıfını oluşturmaktadır. Verginin de en büyük oranını dolaylı vergiler oluşturmaktadır. KDV miktarı 130 TL olan bir ürünü asgari ücret ile çalışan bir işçi aldığında ücretinin %10'unu vergiye vermektedir. Fakat bir patron aynı ürünü aldığında bu oran onun serveti için kayda alınmayacak bir küçüklüktedir. Devlet patronlara vergi konusunda her zaman yardım etmektedir. Teşvik paketleri, vergi afları gibi durumlar patronlar için her zaman vardır. Fakat SGK'lı ve asgari ücretle çalışan işçilerin vergiden kurtulma şansları yoktur. Çünkü maaşları daha eline geçmeden vergileri alınmıştır. Gündelik hayatta aldığı tüm mal ve hizmetlerin vergisini peşin olarak ödemektedir. Yani işçi sınıfının vergi kaçırma imkânı yoktur.

Patronlar için her zaman vergiden kurtulma yolları vardır. Gerek vergi afları, gerek teşvik paketleri, gerekse de kayıt dışı işçi çalıştırma ve gerçek gelir beyanında bulunmama gibi yöntemlerle her zaman vergiden kurtulabilmektedirler.

Her geçen gün vergi miktarları arttığı gibi, eğitime harcanan vergi miktarı da azalmaktadır. 2002 yılında bütçeden kamu hizmetlerine %42,3 pay alınırken, bu gün oran % 25'e düştü. 2002 yılında MEB'e ayrılan pay %17 iken, 2016 yılı itibarıyla bu oran 8,23'e gerilemiştir. İşçi sınıfının verdiği vergiler ona hizmet olarak dönmemektedir. Eğitimden sağlığa, ulaşımdan gıdaya tüm temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için vergi ödemek zorundadır.

Erdoğan diktatörlüğü içeride ve dışarıda tüm hızıyla savaş politikaları uygulamaktadır. Bu durum kan, gözyaşı, ölüm getirdiği gibi, açlık, yoksulluk, sömürü ve ağır vergileri de yanında getirmektedir. Kamu harcamaları daha çok ordu, polis, Diyanet İşleri ve IŞİD bağlantılı vakıflara yapılmaktadır. Verdiğimiz vergiler bize biber gazı, jop, kurşun, bomba olarak dönmektedir. Ekonomik finansmanının tamamını işçi sınıfından vergi adı altında gerçekleştirdiği soyguna borçlu olan sermaye devleti, artık işçi sınıfının sırtında ağır bir yüktür. İşçi sınıfı bu yükten ancak, örgütlü, militan mücadele ile kurtulabilir.

Asgari ücret vergi dışı bırakılsın!
Tüm dolaylı vergiler tamamen kaldırılsın ve yerine gerçekten uygulanan bir artan oranlı gelir vergisi getirilsin!


                                                                                                      Bursa’dan İMD’li Bir İşçi

1 yorum: