5 Nisan 2016 Salı

Kredi Kartları ve İşçi Sınıfı


Kredi kartları ve ihtiyaç kredileri bankacılık sisteminin temel taşı haline dönüştü. Özellikle son 15 yılda, kredi kartı kullanıcıları çığ gibi büyüdü. Kredi kartı artık, kimlik kartı gibi her TC vatandaşının cüzdanında bulunan bir duruma geldi. Bunun sonucu olarak, kredi kartı mağdurları da çığ gibi büyümeye devam ediyor.

Kredi kartı borçları yüzünden intihar, boşanma vb. durumlar gündelik hayatın sıradanlaşmış olguları haline geldi. İki buçuk milyondan fazla insan kredi kartları yüzünden yasal takibe alınmış durumda. Peki, kredi kartlarının bu düzeyde yaygınlaşması nasıl açıklanabilir? 

Yükselen enflasyon oranları karşısında, işçi sınıfının aldığı reel ücretin erimesiyle birlikte, alım gücü düşmektedir. İşçi sınıfının aldığı ücretin, en temel ihtiyaçlarını karşılamaya dahi yetmemesi, modern yasal tefeciler olan bankalara yeni bir sömürü alanı açtı. Kredi kartları ile işçi sınıfı en temel ihtiyaçlarını karşılamak için borçlanmaktadır. Yeni işçi sınıfının aile bütçesi, borçlar üzerinden dönen bir bütçeye dönüşmüştür. 2 ay üst üste kredi kartı borcunu ödeyemeyen bir işçi, bankaların acımasız tefeci faizlerine maruz kalmaktadır. Bir karttan para çekip, diğer karta para yatırmak üzerine dönen bir havuz problemi işçi sınıfının hayatından eksik olmamaktadır.

Bunların dışında ihtiyaç kredileri de yaygınlaşmaktadır. Barınma ihtiyacını kökten çözmek isteyen bir işçi, kendi maaşı ile konut alabilecek bir paraya sahip olamıyor. Bunun yerine konut kredisine başvurmak zorunda kalmaktadır. Krediyi ödeyebilmek için hayatının en az 10 yılını ipotek altına alıp, ölesiye çalışmak seçeneği sistem tarafından dikte edilmektedir. Bu durum işçinin iş hayatına, iş yerindeki tüm haksızlıklara boyun eğmek, kendi hakkını aramaktan geri durmak olarak yansımaktadır. Eğer işten atılırsa, 2 ay kredi borcunu ödeyemezse, bankaların acımasız tefeci faizi altında bir yıkım onu beklemektedir.

Türkiye'de bankacılık sisteminde, maddi sömürünün yanında, manevi sömürü de vardır. Bunun adı da "İslami bankacılık"tır. İnsanların dini duygularından faydalanarak, "İslam'da faiz haram kılınmıştır" denilerek faizin adını kâr payı olarak değiştirmişlerdir. Sahtekâr yeşil sermayenin, diğer yasal tefecilerden tek farkı, yaptıkları tefeciliği dini argümanlarla örtme hamleleridir. Bu tutumları onların hem maddi, hem de manevi sömürüyü gerçekleştirmelerini sağlamaktadır.

70'li yıllarla birlikte dünyada neo-liberal saldırılar, istikrarlı şekilde zaferler kazandıkça, işçi sınıfının hayatında katlanılmaz ekonomik yıkımlar getirdi. İşçi sınıfı, kredi kartları, ihtiyaç kredileri ile değil, insanca yaşanacak bir gelirle ve iş garantisine kavuşarak, bankaların kan emici faizlerine mahkûm olmadan geçimini sağlayabilir. Bu durum ancak işçi sınıfının, örgütlü, militan mücadelesi ile kazanılabilir.

Bankalar sermaye devletinin yasal tefecileridir. Tüm özel bankalar tek bir merkez bankası altında toplanıp, işçi denetiminde kamulaştırılmalıdır.


İşçi sınıfının temel ihtiyaçları için kullandığı kredi kartı borçları silinmelidir. 


                                                                                                   Bursa'dan İMD'li Bir İşçi                                                                 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder