3 Ocak 2013 Perşembe

Yeni YÖK Tasarısına Karşı Örgütlü Mücadeleye!


Devletin bütün kurumlarını ele geçirerek mutlak iktidarını ilan eden AKP şimdi de hem üniversitelerdeki kontrolünü iyice pekiştirmek, hem de sermayenin daha rahat at koşturabilmesi için yeni bir atağa kalktı. YÖK’ü ele geçirene kadar YÖK muhalifliği yapan ve "anti-demokratik olduğu için YÖK’ü kaldıracağız" diyen AKP şimdi YÖK’ü daha da etkinleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda emekçi çocuklarına üniversite kapılarını tamamen kapatmaya hazırlanıyor.  
İktidara geldiği andan itibaren sermayenin çıkarları doğrultusunda sağlığı taşeronlaştıran, devlet işletmelerinde çalışan binlerce emekçiyi güvencesiz çalışmak zorunda bırakan, eğitimin her kademesini niteliksizleştirerek tamamen paralı hale getiren AKP şimdi de üniversitelerde egemenliğini pekiştirmeye çalışıyor. Daha önceki denemelerinde istediği başarıyı elde edemeyen AKP şimdi daha kapsamlı bir tasarıyla üniversitelere karşı topyekûn bir saldırıya hazırlanıyor. Amaç bilgi üretiminin sadece patronlar için yapılması ve üniversite eğitiminin burjuvazinin çocuklarına has bir ayrıcalık haline getirilmesidir.
 
YENİ YASA DEĞİŞİKLİĞİ NELER GETİRİYOR?
Yeni yasa değişikliğiyle birlikte hem YÖK’ün konumu daha da sağlamlaşıyor, hem de üniversiteler tamamen sermayenin denetimine giriyor. Nasıl mı?
Üniversiteler şu anda YÖK tarafından yönetilirken bundan sonra her üniversitede bir sözde “Üniversite Konseyi” olacak. Bu konseyler ise parlamento, YÖK, rektörler kurulu, cumhurbaşkanı ve bakanlar tarafından seçilecek 11 kişi ile bir şehrin en çok vergi veren 10 patronundan oluşacak. 21 kişilik bu konseye girmek için akademisyen olma şartı tamamen kaldırılacak. Yani Ali Ağaoğlu İTÜ’yü, Acun Ilıcalı Mimar Sinan Güzel Sanatlar’ı yönetecek!
Ayrıca bu yasa tasarısıyla birlikte Diyanet, Emniyet ve MİT gibi kurumların üniversitelere el atması daha da kolaylaşacak.
Bu yasayla birlikte zaten demokratik olmayan üniversite yönetimi tamamen anti-demokratik bir hal alacak, çünkü bu yasa tasarısıyla birlikte öğrencilerin (zaten yoktu) ve akademisyenlerin üniversite yönetiminde söz hakkı tamamen kalkacak. Kâr getirmeyen arkeoloji, sanat tarihi gibi bölümler ise kapatılacak. Fen-Edebiyat fakültelerindeki diğer bölümler ise öğrenci sayıları azaltılarak sadece öğretmen yetiştiren yerler olacak.
 
AKADEMİSYENLERİN DURUMU NE OLACAK?
Yeni YÖK tasarısı bilim emekçilerini de vuracak. Yasayla birlikte akademisyenlere de güvensiz çalıştırılma koşulları dayatılıyor. Bu tasarıyla birlikte akademisyenler sadece ticari değeri olan araştırmalar yapabilecek. Üniversite konseyinin onaylamadığı çalışmalar için üniversite imkânlarını kullanamayacak ve ödenek alamayacak. Asistanlar ise sadece şirketlerin istediği araştırmalarda çalışabilecek, proje bittiği zaman ise işsiz kalacak. Bu sayede üniversiteler şirketlerin Ar-Ge  (araştırma geliştirme) bölümlerine dönüşecek. Üniversite içerisinde kurulacak olan bilgi lisanslama ofisleri aracılığı ile bilim emekçileri bilgi üretimini tamamen patronlar için yapacak.

DÜNYADAN ÖRNEKLER
YÖK tasarısıyla birlikte gelen değişiklikler birçok ülkede de uygulanmaktadır. Örneğin dünyanın en iyi felsefe bölümüne sahip olduğu söylenen İngiltere’deki Middlesex Üniversitesi kâr getirmediği için felsefe bölümünü kapattı. Bu örneği izleyen diğer üniversiteler ise sosyal bilimler alanında eğitim yapan bölümlerini küçülttü. 
 
Ha üniversite ha fabrika.
Grev! İşgal!

ÜNİVERSİTELER TAMAMEN ŞİRKET HALİNE GELİYOR!
Yeni YÖK yasası ile birlikte özel üniversitelerin (sözde “vakıf” üniversitelerinin) önündeki bütün engeller kalkacak. Vakıf üniversiteleri kanununda bulunan “kâr amacı güdemez” ibaresi kaldırılarak özel üniversitelerin önünün açılması planlanıyor. Bu yeni yasayla birlikte özel üniversitelerin borsada hisseleri olacak. Ayrıca yabancı özel üniversiteler de Türkiye’de okul açabilecek. Her ne hikmetse bu iş için Türkiye’ye başvuran ilk üniversite ise tüm dünyada yönetiminin gericiliğiyle tanınan, kadın ve erkeklerin haremlik-selamlık eğitim aldığı El-Ezher Üniversitesi.

HAR(A)ÇLAR KATLANIYOR!
Mali özerklik adı altında üniversiteler kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda bırakılıyor. Bu da harçların en az iki katına çıkması demek oluyor.

Tüm bunlara karşılık birkaç üniversite dışında pek bir politik hareketlenme yok ve öğrencilerin büyük bölümü sistemin onlara pompaladığı hayaller ve aile dayatmalarının etkisiyle siyasetten ve örgütlenmeden uzak duruyor. Ancak gerçeklerden kaçış yok: Ya üniversite öğrencileri olarak haklarımıza sahip çıkarak örgütlü mücadelemizi yükselteceğiz ya da bu kapitalist cenderede ezileceğiz.

EĞİTİM HAKTIR SATILAMAZ!                      
PARASIZ EĞİTİM İÇİN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYE!
EŞİT, PARASIZ, BİLİMSEL, DEMOKRATİK, ANADİLDE EĞİTİM! 
ÜNİVERSİTELERDE SÖZ, YETKİ, KARAR ÖĞRENCİLERE VE TÜM ÜNİVERSİTE EMEKÇİLERİNE!

Bursa’dan İMD’li Öğrenciler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder