22 Ocak 2013 Salı

Yaşadığımızı Sanıyoruz, Aslında Ölüyoruz!


Ah anneler, ah babalar… Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, yaşarken ölüyoruz.  Nasıl hesap sormazsınız çocuklarınızı yaşarken de öldüren bu sistemden!
Kapitalizm çok çalıştırıyor, ama çalışkan değil tembel insanlar yetiştiriyor. O yüzden boş zamanlarımızda sersemliyoruz, günün 10 saatini başkası için çalışmaya alıştıran bünye, izinli ya da boş günlerindeki aynı 10 saatte kendi için ne yapacağını bilemez oluyor. Üretmeyen, üretmeye fırsat bulamayan, kendi disiplinini ve otokontrolünü sağlayamayan bireyler yetiştiriyor.  Biyolojik olarak en verimli üretim saatlerini “bana sat” diyen kapitalizm, sadece onun için üretmemizi ve karşılığında bana biçtiği değere göre, yani piyasada benden kaç tane var olup olmadığına göre ücretimi ödüyor. Ardından "kendine de vakit ayır ki, senin dinlendiğin süreden de verim alayım" diyerek kafamızı okşuyor. Eğer şanslıysak bunun için haftada bize 2 gün veren kapitalizm, 2 gününü de bu sistemin daha iyi işlemesi için sana kurdurttuğum o “kutsal aileye” ada diyor. Ya da “sosyalleş canım” diyor, benim ele geçirdiğim tiyatro ve sinema sektörü var, hattâ Kadiköy ve Taksim gibi eğlence merkezlerinde alkol demlenerek, azıcık da sömürü düzeninden bahsederek deşarj olabilirsin diyor. 
Çalışmak için yaşadığımız günler bir şekilde geçiyor. Bu süre içinde sistemin ihtiyaçlarına göre kendimizi “geliştiriyoruz”, sadece egemenler için yaşayan mekanik bünyelere dönüşüyoruz. Yaşlı ve artık yaşlansa da işe yaramayan bizleri mezara gömen kapitalizm, bu sefer bizlere genç ve yıpranmamış parçalar doğurun diyor. “Biraz büyütün, büyütürken kasamıza para akıtın, gerisini biz hallederiz” diyor. Gerekirse tersanelerde, madenlerde, askerde, savaşta, iş cinayetlerinde öldürürüz, iş hastalıklarıyla da ömür boyu süründürürüz diyor.  Ardından bu yarattığımız ölümden ve hastalıklardan kaçmanız için, sizin için açtığımız ve ücretini ödeme karşılığında kullanabileceğimiz spor salonlarını, hastaneleri vb. kullanabilirsiniz diyor.
Tabii ki bu hafta sonu tatilini, güya 8 saatlik işgününü ya da diğerlerini… bunların hiçbirini sistem vermedi bize, yüzyıllardır ölümü göze alan işçi sınıfı çatır çatır kazandı. Şimdi biz de nasipleniyoruz. Ama ne yazık ki işçi sınıfı için kazanılan bu hakların fazlasını alamadığımızdan, zaman zaman almak istesek de zayıf olan örgütlülüğümüz nedeniyle almayı beceremediğimizden, hattâ var olan haklarımızı da koruyamadığımızda durum vaziyet budur. Aslında örgütlenmesi gereken, emeğinin karşılığını almak isteyen ve kazandığı hakları kaybetmek istemeyen dünya işçi sınıfı olarak milyarları oluşturuyoruz, ama bunun için savaşmayı göze alan kaç kişiyiz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder