AKP hükümeti, 1 Kasım seçimlerine
savaş politikaları ve istikrar vaadiyle girdi. 1 Kasım seçimlerinden zaferle
çıkan AKP, savaş politikalarına hız kesmeden devam etti. Kürt illerini Suriye
kentlerine çeviren siyasi iktidar, kendini, tüm muhalefeti bastıran, hiçbir
farklı sese nefes aldırmayan bir konuma taşıdı. Kürt illerinde devletin
sömürgeci geleneğini devam ettiren AKP, batıda toplumsal muhalefeti
etkisizleştirdikçe, işçi sınıfının tüm kazanımlarına şiddetli bir saldırı
operasyon başlattı. Kıdem tazminatının hedef tahtasına alınmasından sonra,
şimdi de Özel İstihdam Büroları’na "günlük işçi kiralama" yetkisi
veren tasarı TBMM'ye sunuldu. Bu tasarıyla şirketlerin asgari ücret
üzerinden işçi çalıştırıp, istihdam ettikleri işçileri başka patronlara bir
eşya gibi kiralaması mümkün hale gelecek. Bu uygulama işçilerin tüm kazanılmış
haklarına karşı yapılmış topyekûn bir saldırıdır. Sendikasız, tazminat hakkı
olmaksızın, güvencesiz ve esnek çalışmayı iş hayatının kuralı haline çevirmeyi amaçlamaktadır.
Türkiye'ye Özel İstihdam Büroları Nasıl Girdi, ÖİB’ler Ne İş Yapar?
Özel İstihdam Büroları her şeyden
önce işçi simsarlığının yasal bir statüye kavuşmasıdır. Türkiye'de işçi
simsarlığı yıllardır var. Lâkin bu durumun yasal bir statüye kavuşması 2003
yılına tekabül eder. 2003 yılında çıkarılan yasayla, ÖİB’nin faaliyet alanları
şimdilik özel sektörle sınırlı tutulmuştur. ÖİB, patronların işçi bulmasına
aracılık yapan, özel hukuka tâbi olan, kâr amacı güden ticari işletmelerdir. ÖİB’lerin
faaliyet alanlarını genişleten bu yasa, her şeyden önce İŞ-KUR’un
özelleştirilmesi girişimidir. İŞ-KUR'un yokluğunda doğacak boşluğu, mesleği
işçi simsarlığı olan böylesi şirketlerle doldurma girişimidir. Bu uygulamayla işçi simsarlığı, patronlar için iyi gelir getiren yatırım alanına
dönüşecektir. Bankaların son yıllarda yoğun şekilde bireysel emeklilik
kampanyaları yapmaları ve bunu yaygınlaştırma çabaları, gelecek yıllarda
SGK'nın özelleştirilmesi ve sosyal sigortaların özel şirketlere devrinin
hazırlık çalışmasıdır.
ÖİB işçi sınıfının bütününü ilgilendirmektedir.
İşçiyi alınıp satılan, kiralanan bir köleye dönüştürmektedir. Bu durumu dünya
emperyalist-kapitalist sisteminin, her geçen gün barbarlaşmasından bağımsız
olarak ele alamayız. Suriye ve Ortadoğu üzerinden kutuplaşan emperyalist
paylaşım savaşı, ırkçılığı ve milliyetçiliği güçlendirmekte, bunun sonucu
olarak işçi sınıfının içinde ırk ve mezhep temelli bölünmeler yaratmaktadır.
Savaş politikaları derinleştikçe, işçi sınıfına yapılan saldırılar da o oranda
artmaktadır. Sur, Silopi, Cizre işgal edilmiş kentlere dönüştükçe, işçi
sınıfının gündelik hayatında da sosyal yıkımlar gerçekleşmektedir. Bu durumun
en önemli nedeni işçi sınıfının örgütsüzlüğü ve politik bir önderlikten yoksun
oluşudur. Savaşı ve sosyal yıkım politikalarını yalnızca işçi sınıfının örgütlü,
militan mücadelesi püskürtebilir.
Kurtuluş yok tek başına ya hep
beraber ya hiçbirimiz!
Bursa'dan İMD'li Bir İşçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder