Geçtiğimiz Pazar öğlene doğru Kartal
İMD’de toplanmaya başladık. Bir kısmımız kahvaltıyla açılışını yaptı, bir
kısmımız da balkon sohbetleriyle. Gündem ve sorular üzerinden tartışma
belirleyecektik bugün. Havaların ısınmasıyla geleneksel İMD Kartal sahil
günlerinin başladığını kendi aramızda sık sık tekrarlıyoruz! Deniz, çim, gölge...
Bazen bunlara eşlik eden karpuz-peynir ve soğuk içecekler ve hatta herkesin
şikayet ettiği en kötü alışkanlıklardan biri, çekirdek! Bugün de bu
gelenekselliği gerçekleştirip, serin bir yer bulduktan sonra sohbetimizi
sahilde tamamlamaya karar verdik.
Konumuz, Bahçelievler katliamının
hükümlülerinden olan Ünal Osmanağaoğlu ve Bünyamin Adanalı’nın serbest
bırakılması üzerinden açıldı. Buradan asıl konuşulması gerek konu referandum
süreciydi. Bazı arkadaşlarımız bu serbest bırakılmalar neticesinde, “hayır” oyu
vermenin gerekli olduğunu söylediler. Biz de hayır ya da evet oyunun bir
kamplaşmayı ifade ettiğini, hayır oyu ağırlıklı çıksaydı bile yeni anayasanın
belirlenmesinde devrimcilerden çok, sermaye partisi olan CHP’nin etkili
olacağını söyledik. CHP’nin başını çektiği hayır kampı bir tarafta, diğer
tarafta da AKP’nin başını çektiği ve faşistlerle birlikte teşekkürlerini
esirgemediği bir “Evet” (yetmez ama’lı ya da doğrudan Evet’li!) kampı
bulunuyor. Sonuçta CHP ve AKP’nin bir güç oylaması yaptıkları konusunda
ortaklaştık.
Ardından BEDAŞ direnişi üzerinden
gözlemlerimizi anlattık, direnişlere katılmanın, sınıf içinde örgütlenme
yapmanın önemini bir kez daha vurguladık. Bununla birlikte bu alanlarda çalışma
nasıl yapılır, deneyimlerin bizler açısından faydasını sorular üzerinden
cevaplamaya çalıştık. Uzun bir tartışmanın ardından bir top oynama molası,
ardından erkek ve kadın yoldaşlarla birlikte dernekte yaz temizliğine girişmeye
karar verdik. Yorgunluk makarnası ve çayı da üzerine afiyet oldu. Daha sonra
bir kısım erkek yoldaş futbol oynamak üzere planladıkları yere gittiler.
Gecenin sonunu sahilde halay ve müziklerle tamamlayarak, Ankara’dan gelen
yoldaşımızı aynı türkülerle uğurladık.
Günün 12 saatini, tartışmasıyla,
temizliğiyle, şarkıları-türküleri-oyunlarıyla bir arada geçirmenin yorgunluğu
beraberinde huzuru da getiriyor. Yalnız olmadığımızı anladığımız, hayata aynı
yerden baktığımız, düşmanı aynı bildiğimiz, kavgada yan yana durduğumuz
dostların, yoldaşların varlığını ideolojimize ve örgütlülüğümüze duyduğumuz gücü ve
güveni daha da arttırıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder