Binlerce emekçi kadın sınıf
kardeşimizle, kapitalist düzenin kölesi olmayacağımızı, sömürüye, sermayeye, erkek egemen düzene
CAN vermeyeceğimizi haykırdık.
Renklerimiz mor, yeşil, sarı ya da
kızıldı, renklerimizle zenginleştik güzelleştik ve ortak paydada buluşup
emeğimizi görmeyenlerin, sesimizi duymayanların, duyup da bastırmaya çalışanların kulaklarında binlerce ses olup
korkuları olduk.
"Kadınlar, yaşamın çaresizlik,
zayıflık ve hastalık içeren ve sorumluluğunu taşıyan, akıldışı ve telafisi imkânsız
olan, müphem, pasif, kontrol edilemeyen, hayvani olan, temiz olmayan tüm
bölümlerini gölgelerin vadisini, yaşamın derinliklerini yaşadıkları ve yaşamaya
devam ettikleri için aşağılandılar." (Ursula K. Le Guin)
![]() |
Kadın Örgütlendikçe özgürleşecek. Örgütleniyoruz ÖZGÜRLEŞECEĞİZ! |
Tüm bu aşağılanmışlık,
dışlanmışlık, ezilmişliğin verdiği acıyla birleştik, bütünleştik, biz vardık,
varız, var olacağız dedik o büyük kadın militan Rosa Luxemburg gibi.
Tarihsel
değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır.
İnsanlığın
zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın
güçlü olanla karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. Kadının özgürlük
derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür.
Kadının
aşağılanması, uygarlığın ve barbarlığın ana unsurudur. Şu farkla ki, barbarlık
basit yöntemler uygularken, uygar sınıf kusur ve ayıplarını karmaşık varolma
yöntemine, belirsizliğe ve ikiyüzlü bir çift anlamlandırmaya yükseltir. Kadının
esaret altında tutulduğu bir toplumda, hiç kimse erkek kadar ağır bir biçimde
cezalandırılmamıştır. (Fourier’den
aktaran Marx, Marx–Engels, Kutsal Aile
içinde, Sol Yayınları, 2003, s. 256)
Önderlerimizin ışığında işçi
sınıfını 21. yüzyılda karanlığı yaşamaya mahkûm etmiş, kadını erkeğe düşman, erkeği
kadına düşman eden düzenin haddini bildireceğiz!
"Bir ülkenin bir de aydınlık
tarafı, yüksek sıradağları, parlak çayırları varsa, biz onları ancak öncü
kaşiflerin masallarından biliyoruz." Henüz oraya ulaşmış değiliz. Oraya
ulaşacağız, orası birilerinin değil orası hepimizin, tüm emekçilerin.
Ve 64 yaşında Hatice teyzem İşçi Mücadele
Derneği’nin ne olduğunu sordu. Biz dedik, kadın erkek demeden işgücünü satarak
hayatını devam ettirmeye çalışan, sistemin kanını emdiği, ezdiği işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin
sesi soluğu olmak ve güzel bir dünya kurmak için varız.
"O zaman tüm dünyanın sizinle
yürümesi gerekiyor" dedi. "O halde ben sizinle yürümeliyim" diyerek aldı bayrağı
eline bizimle yürüdü.
Kısacası o gün 7'den 70'e alanlardaydık. Tek sorun, burjuva feminizminin esiri olmuş grupların yasakçı yaklaşımından ötürü eylemin haremlik selamlık bir eylem olmasıydı. Biz orada bu saçmalığa karşı çıkmak için de haykırdık, "kadın-erkek el ele mlitan mücadeleye" diye.
Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye
son vermek için biz varız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder