12 Mart 2013 Salı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Alanlarda ve Çığlıklarda Buluştuk


Binlerce emekçi kadın sınıf kardeşimizle, kapitalist düzenin kölesi olmayacağımızı, sömürüye, sermayeye, erkek egemen düzene CAN vermeyeceğimizi haykırdık.





Renklerimiz mor, yeşil, sarı ya da kızıldı, renklerimizle zenginleştik güzelleştik ve ortak paydada buluşup emeğimizi görmeyenlerin, sesimizi duymayanların, duyup da bastırmaya çalışanların kulaklarında binlerce ses olup korkuları olduk.
"Kadınlar, yaşamın çaresizlik, zayıflık ve hastalık içeren ve sorumluluğunu taşıyan, akıldışı ve telafisi imkânsız olan, müphem, pasif, kontrol edilemeyen, hayvani olan, temiz olmayan tüm bölümlerini gölgelerin vadisini, yaşamın derinliklerini yaşadıkları ve yaşamaya devam ettikleri için aşağılandılar." (Ursula K. Le Guin)  

Kadın Örgütlendikçe özgürleşecek. Örgütleniyoruz ÖZGÜRLEŞECEĞİZ!


Tüm bu aşağılanmışlık, dışlanmışlık, ezilmişliğin verdiği acıyla birleştik, bütünleştik, biz vardık, varız, var olacağız dedik o büyük kadın militan Rosa Luxemburg gibi.

Tarihsel değişimi belirleyen kadınların özgürleşme oranıdır.
İnsanlığın zorbalığa karşı kazandığı zaferin bulunduğu nokta, kadının erkekle, zayıfın güçlü olanla karşılaştırıldığında ortaya çıkan durumdur. Kadının özgürlük derecesi toplumsal özgürlüğün doğal ölçüsüdür.
Kadının aşağılanması, uygarlığın ve barbarlığın ana unsurudur. Şu farkla ki, barbarlık basit yöntemler uygularken, uygar sınıf kusur ve ayıplarını karmaşık varolma yöntemine, belirsizliğe ve ikiyüzlü bir çift anlamlandırmaya yükseltir. Kadının esaret altında tutulduğu bir toplumda, hiç kimse erkek kadar ağır bir biçimde cezalandırılmamıştır. (Fourier’den aktaran Marx, Marx–Engels, Kutsal Aile içinde, Sol Yayınları, 2003, s. 256)

Önderlerimizin ışığında işçi sınıfını 21. yüzyılda karanlığı yaşamaya mahkûm etmiş, kadını erkeğe düşman, erkeği kadına düşman eden düzenin haddini bildireceğiz!
"Bir ülkenin bir de aydınlık tarafı, yüksek sıradağları, parlak çayırları varsa, biz onları ancak öncü kaşiflerin masallarından biliyoruz." Henüz oraya ulaşmış değiliz. Oraya ulaşacağız, orası birilerinin değil orası hepimizin, tüm emekçilerin.


Ve 64 yaşında Hatice teyzem İşçi Mücadele Derneği’nin ne olduğunu sordu. Biz dedik, kadın erkek demeden işgücünü satarak hayatını devam ettirmeye çalışan, sistemin kanını emdiği, ezdiği işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin sesi soluğu olmak ve güzel bir dünya kurmak için varız.
"O zaman tüm dünyanın sizinle yürümesi gerekiyor" dedi. "O halde ben sizinle yürümeliyim" diyerek aldı bayrağı eline bizimle yürüdü.





Kısacası o gün 7'den 70'e alanlardaydık. Tek sorun, burjuva feminizminin esiri olmuş grupların yasakçı yaklaşımından ötürü eylemin haremlik selamlık bir eylem olmasıydı. Biz orada bu saçmalığa karşı çıkmak için de haykırdık, "kadın-erkek el ele mlitan mücadeleye" diye.
Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son vermek için biz varız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder