2 Mart 2013 Cumartesi

“Sanat mı Daha Önemli, Bilim mi?”



“Sanatçılar hoş hikayeler anlatırken, bilimciler nesnel bir şekilde evreni tarif ederler”.
Jonah Lehrer’in Proust Bir Sinirbilimciydi isimli kitabından bir söz bu.



Toplumdaki birçok insan sorunların çözümünü teknolojinin geldiği son aşamada arıyor. “Objektif” olan, “gerçek” olan bilimsel olandır. Oysa gerçekliği belirleyen de insandır, insanın nasıl algıladığıdır.
Bu kitap sanatçıların hayalgüçleriyle çok önceden bilimsel gerçekliği ortaya çıkardıklarını konu alıyor.
Hissetmek bazen uzun süre düşünülerek alınmış kararlardan daha doğrudur. Doğruların ortaya çıkışında hislerimiz çok önemli bir yer tutuyor. Sanatçıların, örneğin bir müzisyenin bir bestesi bunun kanıtıdır bence.
Hayalgücümüz gerçeklikten, yani nesnel olandan bağımsız olamaz. İnsanların araştırmaları, istatistikleri olduğu kadar gerçeği araştıran bir de duygu dünyaları vardır. Ve bu akıldan bağımsız alınamaz. Dünyada bir sürü şeyin yanlış gitmesine ve insanların buna ayak uydurmalarına rağmen bugün hissedebildikleri ve daha sonradan öğrenecekleri bir gerçeklik vardır. Daha sonradan öğrenecekleri o gerçekliğin önünü açan şey bugün hissetmeleridir bence.
Bu hayatımızda aldığımız en ufak bir karardan toplumsal bir olaya kadar bu şekilde başlar. Mantıklı olarak aldığımız kararlar çoğu zaman hislerimizin bize söyledikleridir.
Sonuç olarak dünyayı daha iyi algılamak istiyorsak bilimi ve sanatı, aklı ve duyguyu birbirinden ayırt edemeyiz. Bu ikisi ayrılmaz bir bütündür. Kendimizi de tanımanın en doğru yoludur.
İMD'li Bir Eğitim Emekçisinden


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder