“Sanatçılar
hoş hikayeler anlatırken, bilimciler nesnel bir şekilde evreni tarif ederler”.
Toplumdaki
birçok insan sorunların çözümünü teknolojinin geldiği son aşamada arıyor.
“Objektif” olan, “gerçek” olan bilimsel olandır. Oysa gerçekliği belirleyen de
insandır, insanın nasıl algıladığıdır.
Bu
kitap sanatçıların hayalgüçleriyle çok önceden bilimsel gerçekliği ortaya
çıkardıklarını konu alıyor.
Hissetmek
bazen uzun süre düşünülerek alınmış kararlardan daha doğrudur. Doğruların
ortaya çıkışında hislerimiz çok önemli bir yer tutuyor. Sanatçıların, örneğin
bir müzisyenin bir bestesi bunun kanıtıdır bence.
Hayalgücümüz
gerçeklikten, yani nesnel olandan bağımsız olamaz. İnsanların araştırmaları,
istatistikleri olduğu kadar gerçeği araştıran bir de duygu dünyaları vardır. Ve
bu akıldan bağımsız alınamaz. Dünyada bir sürü şeyin yanlış gitmesine ve
insanların buna ayak uydurmalarına rağmen bugün hissedebildikleri ve daha
sonradan öğrenecekleri bir gerçeklik vardır. Daha sonradan öğrenecekleri o
gerçekliğin önünü açan şey bugün hissetmeleridir bence.
Bu
hayatımızda aldığımız en ufak bir karardan toplumsal bir olaya kadar bu şekilde
başlar. Mantıklı olarak aldığımız kararlar çoğu zaman hislerimizin bize
söyledikleridir.
Sonuç
olarak dünyayı daha iyi algılamak istiyorsak bilimi ve sanatı, aklı ve duyguyu
birbirinden ayırt edemeyiz. Bu ikisi ayrılmaz bir bütündür. Kendimizi de
tanımanın en doğru yoludur.
İMD'li Bir Eğitim Emekçisinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder