29 Nisan 2014 Salı

GEZİ’NİN MEŞALESİNİ 1 MAYIS’A TAŞIYALIM!

Bizden bir şey olmaz, insanlar çok duyarsız, bu düzen değişmez, bu gençliğin kendine hayrı yok ki?”
31 Mayıs akşamına kadar çevremizdeki insanların ezici bir çoğunluğu, (hattâ belki biz de!) bu cümleleri ne kadar sık kuruyordu! Oysa Gezi Ayaklanması’ndan sonra bu cümleler neredeyse pek kurulmaz oldu, çünkü sokağa çıktığımızda ülkenin gündemini değiştirebileceğimizi, en küçük demokratik hakkımızı bile elimizden alan, hayatımızın her alanına müdahale eden AKP hükümetinin kurduğu polis diktatörlüğüne karşı mücadele verebileceğimizi gördük.
Gezi’nin bir TEKEL’e dönüşmesinden korkan, diktatör başbakan değil miydi?
İşte şimdi patronlara ve onların hükümetine korku salan mücadele bayrağımızı yükseltmenin zamanıdır!
Bu daha başlangıç mücadeleye devam! Hep bunu haykırdık. Şimdi de 1 Mayıs’ta haykırmanın zamanıdır!
Ülke tarihinin en şaibeli seçiminde yapılan sahtekârlıkların, Gezi Direnişi’nde katledilen canlarımızın, iş cinayetlerinin ve çalınan haklarımızın hesabını sormak, direnen Greif işçilerinin sesine ses katmak, barışın AKP diktatörlüğüyle gelemeyeceğini vurgulamak için mücadele günümüz 1 Mayıs’ta omuz omuza alanlarda olalım.
Bu yıl sen de 1 Mayıs alanında olmalısın:
Çünkü 2013 yılında 1.235 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi. 2014 yılının ilk üç ayında bu sayı 276 daha arttı. Nisan ayının başında bizim yararımıza yapıldığı iddia edilen 3. Köprü inşaatında 3 işçi öldürüldü. Yukarıdaki veriler sadece kayıtlara geçenler; güvencesiz çalışmanın bu kadar yaygınlaştığı düşünüldüğünde kayıtlara geçmeyen kim bilir kaç kardeşimiz var. Yaşamak için işgücümüzü satmaktan başka seçeneğimiz olmayan bu dünyada hayatta kalabilmek için gittiğimiz işlerimizden tabutlarımız çıkıyor. Bu düzeni değiştirecek sınıf işçi sınıfıdır, ama ne yazık ki sınıfımızın siyaseti çeşitli nedenlerle senelerdir gölgelenmiş durumda. Bu yüzden, bu 1 Mayıs daha da önemli.
Gezi’de binlerce işçi vardık, ama sınıfsal kimliğimizle orada değildik. İşçi kimliğimizi, sınıf kimliğimizi haykırmak, ön plana çıkarmamız gerekiyor.
Barıştan söz ediyorlar...
“Barış”, “sandık” deyip sandıkta tecelli eden iradeyi yok sayan, bir yerel seçim sonucuna bile katlanamayan, bir oylamayı 15 defa saydıran bir hükümetin hiçbir yasal zemine oturtmadığı “barış müzakeresi” bu topraklardaki emekçi halklara nasıl bir barış getirebilir?
Kuşkusuz bu topraklara barış ancak sokaktaki mücadeleyle gelecek. Bizim dâhil olmadığımız, bir diktatörle kapalı kapılar ardında kotarılacak bir “barış”tan kimseye hayır gelmez! 
Tayyip diktatörlüğü, yanı başımızdaki Suriye halkını sarin gazıyla katlediyor. Türkiye'de bugün neredeyse 1 milyona yakın Suriyeli kardeşimiz göç etmeye zorlanmış durumdayken; ucuz, şovenist “AKP'nin uşağı” yaftalamasıyla dışlamak yerine, burjuvaziye karşı verdiğimiz mücadelede onları da saflarımıza çekerek, gerçek enternasyonalizmin ne olduğunu göstermeliyiz. 
İşte tüm bunları haykırmak için 1 Mayıs'ta sokakta olmalıyız.
Yaşasın işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü!
Yaşasın örgütlü militan mücadelemiz!
Sınıfların, sömürünün, ayrımcılığın olmadığı bir dünya için 1 Mayıs’ta alanlara!
İMD

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder