7 Mayıs 2014 Çarşamba

Keyfi Polis Baskınına Cevabımız: “Ama biz sizin kriminalize bir örgüt olduğunuzu çok iyi biliyoruz”!



Aşağıda, bugün İHD İstanbul şubesinde yaptığımız basın açıklamasının metnini yayınlıyoruz: 
 
Basına ve Kamuoyuna,

Keyfi polis baskınına cevabımız: “Ama biz sizin kriminalize bir örgüt olduğunuzu çok iyi biliyoruz”!

Ben İşçi Mücadele Derneği YK üyelerinden Elif Nurşen Sinirlioğlu. Beşiktaş’ta bulunan ofisim 30 Nisan 2014 gecesi 23.00 sularında kar maskeli terörle mücadele ekipleri tarafından basıldı. Ofisime girdikleri an ortamı terörize etmek için ellerinden geleni artlarına koymadılar. “Kafasına sık kafasına!” şeklinde sözlerle silah doğrultarak ofisimde bulunan yoldaşlarımı yere yatıran polisler, alçakça yaratmaya çalıştıkları terör ortamını yaratamadıklarını birkaç dakika içinde anladılar.

Ofiste bulunan yoldaşlarım kelepçelenirken, TEM polisleri tarafından sözlü tacize uğradık ve özel hayatın gizliliği yok sayılarak tüm ofis didik didik arandı. 

Bu baskın,  her şeyden önce şunu gösterdi: Bonapartist polis devleti yükselen ve bir türlü yok edemediği muhalif hareketlerden  çok korkuyor. Onların en küçük bir örgütlü duruşuna bile tahammül edemiyor. Çözüm olarak da ağabeylerinden ödünç aldığı “önleyici baskınları-gözaltıları” devreye sokuyor.

Bonapartist dönemin bir denge, bir kuralsızlıklar dönemi olduğunun en açık ispatlarından biri de söz konusu baskındır. İçeride ne bulacağını adı gibi bilen burjuvazinin kolluk kuvvetleri, maskeli tam teçhizatlı “terörle mücadele” ekipleriyle, en küçük ayrıntısına kadar hazırladıkları “arama izin belgesi”yle baskın yapabildiler. Arama sırasında sık sık taciz soruları sormalarının yanı sıra, “biz İMD'yi tanıyoruz, sizin kriminalize bir örgüt olmadığınızı biliyoruz” şeklindeki yorumlarına cevabımız netti: “Ama biz sizin kriminalize bir örgüt olduğunuzu çok iyi biliyoruz!”

 Saatlerce süren arama ve tacizin sonucu: Elde var sıfır!

Soruyoruz: Vergisini çatır çatır almayı bildiğiniz yasal bir işçi derneğinin YK üyesinin ofisinde ne bulmayı umuyordunuz, para sayma makinesi mi? Ya da kendiniz bile bir şey çıkmayacağını bildiğinizi söylerken yaptığınız baskın’ın amacı neydi? Polislerden biri, silah gibi şeyler olmadığını biliyorduk, ama yine de baskın yaptık dedi! “Baret varsa silah da vardır” diye akıl yürüten polis; “evrak öğütme makinesi varsa, tüfek de vardır, bomba da...” diyerek şehzadelerin, mahdumların evine niye baskın yapmadı?

Kişisel ofisime yapılan bu baskın’ın açık nedeni İşçi Mücadele Derneği YK üyesi olmamdır. Ve açık hedefi işçi ve emekçi kitlelerin en doğal hakkı olan 1 Mayıs’ı kendi istedikleri alanda kutlama hakkını kullanmak istemeleridir. Bu baskın yoluyla T.C. son bir haftadır sürdürdüğü korku ortamını pekiştirmeyi, Gezi Ayaklanması boyunca güçlenen ve süreklileşen Beşiktaş semt muhalefetini ve “1 Mayıs’ta 1 Mayıs alanındayız” diyen kitleyi sindirmeyi amaçlamıştır. Ancak aradığını bulamamıştır. 

Basılması gereken evler nereleridir burjuvaziye öğretelim: Asıl ayakkabı kutularında milyonlar saklayanların evleri basılmalıdır. Yolsuzluk yapanların, rüşvet yiyenlerin, hırsızlık belgelerini evlerinde kağıt öğütme makineleriyle yok edenlerin, Gezi’de 8 canımızı alanların, Berkin Elvan’ı terörist ilan edenlerin, her ay onlarca işçiyi “iş kazaları”nda katledenlerin evleri basılmalıdır.

O evleri basmak yerine bize saldıran kolluk kuvvetlerini bir kez daha uyarıyoruz: Biz onlar gibi korkmuyoruz! Çünkü yürüttüğümüz mücadelenin haklılığına güveniyoruz; çünkü onlar gibi işçilerden çaldıklarımızı sakladığımız ayakkabı kutularının yerine, duvarlarımızda onların Gezi sürecinde katlettiği yoldaşlarımızın resmi var. 

Bugün bizlere baretleri, gaz maskelerini vb. çatışma malzemesi olarak sunanlara açıklıyoruz: 1 Mayıs günü en demokratik hakkını kullanmak için sokaklara çıkmak isteyen insanlara yönelik daha bir hafta öncesinden başlayan şiddetin kendisi açık bir saldırı ve provokasyon niteliği taşımaktadır. Yaptığınız ev baskınları, bir ay öncesinden “provokasyon olacağı istihbaratını aldık” yalanlarınız, Taksim’e çıkan değil, çıkma ihtimali olan her sokak başını kesişiniz ve gün boyu bir mücadele günü olan 1 Mayıs’ı kutlamak için sokaklarda olan kitlelere karşı kullandığınız şiddet mi terör, yoksa bu şiddete karşı kendini korumaya çalışanların aldığı önlemler mi? Gaz kapsülleriniz, TOMA’larınız, plastik ve gerçek mermilerinizle yarattığınız ortam mı suçtur, yoksa bizim "o alanlar halkındır, halka açılacak" deyişimiz mi?

Bizler biliyoruz ki, tıpkı Gezi Ayaklanması’nda olduğu gibi sizin ipinizi çekecek olanlar sokaklara dökülmüş milyonlar olacaktır. Ve o milyonlar sokağa çıktığında gazınız, merminiz, TOMA’nız çaresiz kalacaktır. İşte bu yüzden bir kez daha haykırıyoruz: Bizler önümüzdeki asıl görevin sadece 1 Mayıs’ta değil, diğer 364 günde de devrimci mücadeleyi güçlendirmek ve işçi-emekçi kitleleri bu mücadelenin haklılığına ve gerekliliğine ikna etmek olduğunun bilinciyle yürüyoruz. Ve sizin her türlü baskı ve şiddetinize rağmen onurlu bir dünya kurmaya kararlıyız. 

Artık varoluşu hiçbir şekilde meşru olmayan burjuva hükümeti ve onun kiralık katilleri, devrimci Marksist militanların verdiği mücadeleyi engelleyemeyecek. 

Burjuvaların ve bu hükümetin en çok korktuğu muhalefeti, işçi muhalefetini, yeni TEKEL’leri, yeni Sinter’leri, yeni Greif’leri ve Gezi’leri yaratmamızın önüne geçemeyeceksiniz! 

Yaşasın Militan Mücadelemiz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder