8 Nisan 2013 Pazartesi

Polis Emek’i Halktan “Korudu”

7 Nisan günü sosyal medyadan örgütlenenlerin ve uzun zamandır bu mücadelenin peşini bırakmayanların Emek için yeniden sokağa çıktığı bir gündü. Saat 4’te İstiklal’deki tramvay durağında buluşan Emekçiler, sayısını tahmin edemediğim fakat Radikal gazetesine göre 2 bin kişilik kalabalık bir grupla yürüyüşe başladı. Önceleri sloganların bile zaman zaman atıldığı eylem Emek Sinemasının önüne gelişimizle, saat 5.30 gibi canlandı ve gerçek bir mücadele tablosunu ortaya çıkardı. Önce Demirören’i yuhalayan ve dakikalarca ıslık yağmuruna tutan grup, basın açıklamalarının ardından Emek'in bulunduğu sokağa girmek için ısrar etmeye başladı. 

Neredeyse artık sona gelinen mücadelede tutarlılık ve ısrarcılık çok önemliydi. Kalabalık yılmadı, polise “Sermayeyi koruma, Aç aç barikatı aç, Polis Çekil Emek Bizim” diyerek seslendi. Kalabalığın ıslık sesleri ardından polis megafonla, “Sizleri uyarıyorum, yaptığınız eylem yasadışı hale geliyor. Dağılın" diyerek kalabalığın mücadeleden vazgeçmesini istedi.
Fakat kimsenin vazgeçmeye niyeti yoktu, yasadışı olan şey bizim Emek’e sahip çıkmamız değil, sermayenin devletle anlaşarak bir kültür unsurunu ortadan kaldırmak istemesidir. Demirören’in Emek'ten önceki kurbanı olan bina alışveriş merkezi olurken bir tarihi yok etmekle kalmadı, yanı başında bulunan Ağa Camii'nin temellerinin sarsılmasına ve yine bir kültürün zarar görmesine neden oldu. Henüz her sokakta sağlık ihtiyacımızı tam anlamıyla karşılayacak bir sağlık ocağı bile yokken artık her sokakta bir AVM görmemiz yakındır. Ne yazık ki İstanbul başlı başına bir AVM olmuştur artık. 


Kalabalık polise ıslıkla karşılık verirken ilk saldırı basın açıklamasının yapıldığı ön sıralarda sağ köşede duran bir polisin yüzümüze doğru biber gazı sıkmasıyla başladı. Ön sıradakilerle birlikte ben, gözlerimin içine giren ve görmemi engelleyen bu “katil gazdan” feci derecede etkilendik. Nefes almamın zorlaşmasıyla birlikte sırtımı polise dönerek İtalyan Konsolosluğunun duvar dibine doğru yürüdüm. Konsoloslukta güvenliği (!) sağlamakla görevli polis yanıma gelerek gülmeye başladı. Bana “Ağzını kapa burnundan nefes al, bak bana bir şey oluyor mu?” diyen ve küstahça gülen polise, “Biber gazını gözlerime sıkmasaydınız bana da bir şey olmazdı” diye cevap vermeye çalıştım. Ama kapalı gözlerim ve kırmızı yüzümle herhalde “çok komik” görünüyordum ki, bana gülerek cevap verdi. Etrafı görmeye başlar başlamaz duvar dibinden ayrılıp sokağa baktım, saldırı devam ediyordu. Polis tazyikli suyla saldırmaya başlamış ve ortalığı gazdan dolayı bir sis bulutu kaplamıştı. O sırada camlarını kapatan ve su isteyenleri görmezden gelen Mado’ya küfürler savuran kızgın insanları gördüm, bu insanlara yardım eden yine ara sokak esnaflarıydı.


Gazdan etkilenen sinema eleştirmeni Atilla Dorsay bir esnafa sığındığı sırada çekilen fotoğraf. 


Polisin yılmadan tazyikli sudan düşenlere tekmeler savurmasını ve yerde yatmakta olanları sürükleyerek gözaltına almaya çalışmasını izlerken gazdan etkilenen bir esnaf önce polislere, sonra göstericilere kızıyordu. Ama bu küçük esnafın atladığı çok önemli bir ayrıntı vardı: Sermayesini büyütenler doymayacak ve onun küçük dükkanlarını da alarak onu sokağa atacak ve belki de aç bırakacaktı. Ona dokunmayıp bin yaşayan yılan Emek'ten sonra ilk ona dokunacaktı.
Ara sokaklardan birine girip gözlerimin biraz daha sağlıklı görmesini bekledim. Bu sırada yanımda bir polis grubu olduğunu, göstericileri elinde kayıt almış olan el kamerasıyla tespit etmeye çalıştığını gördüm. Polisin kini ve öfkesi yine hiçbir müdahaleye gerek yokken ortalığı sis dumanına boğmuş çocuk, esnaf, sanatçı, öğrenci, Emekçi, engelli, seyyar satıcı, kim varsa gaz dumanına boğmuştu. Bu öfkenin başrolü polis, yaşam alanımızı betonlaştıran ve hayatımızı kabusa çevirenleri koruma rolünü üstlenmişti yıllardır, kimse polisin aşırı müdahalesine şaşırmadı.


Gözaltıların başlamasıyla sokak da boşalmaya başlamıştı. Polisin boğazladığı Berke Göl de gözaltına alınanlar arasındaydı, onunla birlikte gözaltına alınanlar: Hazar Berk Büyüktunca, Özgür İpek, Mehmet Ferit Aka idi. Yandaş basına göre Emek’in “yenilenmesine” karşı çıkıp gözaltına alınmışlardı.
Gece boyunca arkadaşlarını karakolun önünde bekleyen kalabalık avukat Efkan Bolaç’ın kefil olmasıyla birlikte çıkan arkadaşlarına kavuştu. 8 Nisan günü saat 11’de Çağlayan Adliyesinde savcılığa çıkacak 4 isim ve arkadaşları saat 12.30'da adliye önünde basın açıklaması yapacak. Emek Bizim İstanbul Bizim!
İMD'li bir lise öğrencisi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder