7 Nisan günü
sosyal medyadan örgütlenenlerin ve uzun zamandır bu mücadelenin peşini
bırakmayanların Emek için yeniden sokağa çıktığı bir gündü. Saat 4’te İstiklal’deki
tramvay durağında buluşan Emekçiler, sayısını tahmin edemediğim fakat Radikal gazetesine göre 2 bin kişilik
kalabalık bir grupla yürüyüşe başladı. Önceleri sloganların bile zaman zaman
atıldığı eylem Emek Sinemasının önüne gelişimizle, saat 5.30 gibi canlandı ve
gerçek bir mücadele tablosunu ortaya çıkardı. Önce Demirören’i yuhalayan ve
dakikalarca ıslık yağmuruna tutan grup, basın açıklamalarının ardından Emek'in
bulunduğu sokağa girmek için ısrar etmeye başladı.
Neredeyse
artık sona gelinen mücadelede tutarlılık ve ısrarcılık çok önemliydi. Kalabalık
yılmadı, polise “Sermayeyi koruma, Aç aç barikatı aç, Polis Çekil Emek Bizim”
diyerek seslendi. Kalabalığın ıslık sesleri ardından polis megafonla, “Sizleri
uyarıyorum, yaptığınız eylem yasadışı hale geliyor. Dağılın" diyerek
kalabalığın mücadeleden vazgeçmesini istedi.
Fakat
kimsenin vazgeçmeye niyeti yoktu, yasadışı olan şey bizim Emek’e sahip çıkmamız
değil, sermayenin devletle anlaşarak bir kültür unsurunu ortadan kaldırmak
istemesidir. Demirören’in Emek'ten önceki kurbanı olan bina alışveriş merkezi
olurken bir tarihi yok etmekle kalmadı, yanı başında bulunan Ağa Camii'nin
temellerinin sarsılmasına ve yine bir kültürün zarar görmesine neden oldu.
Henüz her sokakta sağlık ihtiyacımızı tam anlamıyla karşılayacak bir sağlık
ocağı bile yokken artık her sokakta bir AVM görmemiz yakındır. Ne yazık ki
İstanbul başlı başına bir AVM olmuştur artık.
Kalabalık
polise ıslıkla karşılık verirken ilk saldırı basın açıklamasının yapıldığı ön
sıralarda sağ köşede duran bir polisin yüzümüze
doğru biber gazı sıkmasıyla başladı. Ön sıradakilerle birlikte ben,
gözlerimin içine giren ve görmemi engelleyen bu “katil gazdan” feci derecede
etkilendik. Nefes almamın zorlaşmasıyla birlikte sırtımı polise dönerek İtalyan
Konsolosluğunun duvar dibine doğru yürüdüm. Konsoloslukta güvenliği (!)
sağlamakla görevli polis yanıma gelerek gülmeye başladı. Bana “Ağzını kapa
burnundan nefes al, bak bana bir şey oluyor mu?” diyen ve küstahça gülen
polise, “Biber gazını gözlerime sıkmasaydınız bana da bir şey olmazdı” diye
cevap vermeye çalıştım. Ama kapalı gözlerim ve kırmızı yüzümle herhalde “çok
komik” görünüyordum ki, bana gülerek cevap verdi. Etrafı görmeye başlar
başlamaz duvar dibinden ayrılıp sokağa baktım, saldırı devam ediyordu. Polis
tazyikli suyla saldırmaya başlamış ve ortalığı gazdan dolayı bir sis bulutu
kaplamıştı. O sırada camlarını kapatan ve su isteyenleri görmezden gelen Mado’ya
küfürler savuran kızgın insanları gördüm, bu insanlara yardım eden yine ara
sokak esnaflarıydı.
Gazdan
etkilenen sinema eleştirmeni Atilla Dorsay bir esnafa sığındığı sırada çekilen fotoğraf.
Polisin yılmadan tazyikli sudan düşenlere tekmeler savurmasını ve yerde
yatmakta olanları sürükleyerek gözaltına almaya çalışmasını izlerken gazdan
etkilenen bir esnaf önce polislere, sonra göstericilere kızıyordu. Ama bu küçük
esnafın atladığı çok önemli bir ayrıntı vardı: Sermayesini büyütenler
doymayacak ve onun küçük dükkanlarını da alarak onu sokağa atacak ve belki de
aç bırakacaktı. Ona dokunmayıp bin yaşayan yılan Emek'ten sonra ilk ona
dokunacaktı.
Ara
sokaklardan birine girip gözlerimin biraz daha sağlıklı görmesini bekledim. Bu
sırada yanımda bir polis grubu olduğunu, göstericileri elinde kayıt almış olan
el kamerasıyla tespit etmeye çalıştığını gördüm. Polisin kini ve öfkesi yine
hiçbir müdahaleye gerek yokken ortalığı sis dumanına boğmuş çocuk, esnaf,
sanatçı, öğrenci, Emekçi, engelli, seyyar satıcı, kim varsa gaz dumanına
boğmuştu. Bu öfkenin başrolü polis, yaşam alanımızı betonlaştıran ve hayatımızı
kabusa çevirenleri koruma rolünü üstlenmişti yıllardır, kimse polisin aşırı
müdahalesine şaşırmadı.
Gözaltıların
başlamasıyla sokak da boşalmaya başlamıştı. Polisin boğazladığı Berke Göl de
gözaltına alınanlar arasındaydı, onunla birlikte gözaltına alınanlar: Hazar
Berk Büyüktunca, Özgür İpek, Mehmet Ferit Aka idi. Yandaş basına göre Emek’in “yenilenmesine”
karşı çıkıp gözaltına alınmışlardı.
Gece boyunca
arkadaşlarını karakolun önünde bekleyen kalabalık avukat Efkan Bolaç’ın kefil
olmasıyla birlikte çıkan arkadaşlarına kavuştu. 8 Nisan günü saat 11’de
Çağlayan Adliyesinde savcılığa çıkacak 4 isim ve arkadaşları saat 12.30'da
adliye önünde basın açıklaması yapacak. Emek Bizim İstanbul Bizim!
İMD'li bir lise öğrencisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder