Bir süredir kanser tedavisi gören Neşet Ertaş’ı dün sabah saatlerinde
kaybettik. 60 yılını halk müziğine adayan Neşet Ertaş’ı, burjuvazi yıllarca yok
saydı. Bugünse her zamanki ikiyüzlülüğüyle göklere çıkarmaya çalışıyor.
Yemezler!
Neşet Ertaş’ın hayat hikayesini anlatmak değil kesinlikle niyetim. İsteyen
resmi internet sayfasına bakıp okuyabilir.
Anlatmak istediğim bir devrimci işçi olarak benim gözümde Neşet Ertaş’ın
kim olduğu...
Halk müziği neden önemlidir?
Her ülkenin halk müziği hem o ülkenin hem de diğer ülkelerin devrimcileri
içim muazzam önem ve değer taşır. Buradan şu anlam çıkmaz: “Her halk müziği
eseri güzeldir.” Elbette ki her eser güzel değildir, olmayabilir.
Burada sözünü ettiğim halk müziğindeki, içerdiği birçok gerici unsuru
eleyerek, ilerici-devrimci “damar”ı yakalamaktır, zira bu “damar”
yakalandığında bir devrimcinin insani ilişkilere, aşka, mücadeleye ilişkin
sorunlara umutsuzlukla bakması neredeyse imkansız hale gelir. Bize düşen bu
kaynaktan iyi ve güzel olanı ayırıp kullanmak ve daha da ileriye taşımaktır
Halk müziği dinlenilen bir ortamda büyüdüm, O’nun da türkülerini dinleyerek
büyüdüm. Devrimci mücadeleye başladığım dönemde bir şeyi fark ettim: Halk
müziğinin en iyi örneklerini verenler Pir Sultan, Dadaloğlu, Âşık Veysel,
Mahzuni, adını sayamadığım niceleri ve nihayet Neşet Ertaş. Bu gelenekte bir
yanda doğaya, insana, aşka... kısaca hayatın birçok yönüne insani ve temiz bir
bakış açısı hakimken (ki kapitalizm bu değerleri büyük oranda yerle bir
etmiştir!), öte yandan halkına zulmeden iktidarlara karşı baş eğmez bir
haykırış var.
İşte Neşet Ertaş da bu duruşu sahiplenip geliştirdiği için önemlidir.
“Gönül Dağı”, “Neredesin Sen, “Evvelim Sen Oldun” adlı şarkılarında,
kapitalizmin burgacında bir hiç derekesine indirilen aşka karşı, insani temelde
bir aşk anlayışını anlatır Ertaş. “Hapishanelere güneş doğmuyor” eserinde ise
bin bir türlü nedenle hapse düşen insanların duygularını dile getirmiştir.
“Devlet Sanatçısı”
yerine “Halkın Sanatçısı” olmayı yeğledi!
Neşet Ertaş’ın en önemli yönlerinden birisi son nefesine kadar sürdürdüğü
alçak gönüllüğüdür. Kendini, türkülerini ürettiği halktan ayrı bir yere koymadı
hiç. Konserlerini hep “halk konseri” olarak vermeye çalışırdı. Neden?
Düğünlerinde sazını çaldığı yoksul insanları görmek istiyordu
konserlerinde. Bir söyleşide “Onların gelmesini istedim hep, garip insanların,
biz onların ekmeğini yedik hep” diyordu Ertaş.
Halkına karşı alçakgönüllü duruşu, iktidarlar karşısında da eğilip
bükülmemesini sağladı. Demirel döneminde “devlet sanatçısı” yapmak istediler.
Reddetti! Halkının sanatçısı olarak kalmaktan daha büyük bir mutluluk
duyacağını söyledi birçok kez.
Neşet Ertaş’taki, dolayısıyla halk müziğindeki bu duruş elbette ki tek
başına bu dünyayı anlamamıza ve dönüştürmemize yeterli değildir. Ancak devrimci
duygu ve düşüncelerimizi oluşturan, geliştiren bir temelden söz edeceksek eğer,
o temelde her ulusun halk müziğinin ciddi bir yeri olması gerekir, olacaktır.
Ne diyelim: Uğurlar ola Neşet Baba!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder