30 Aralık 2013 Pazartesi

Hepiniz Hırsızsınız, Ama Bazılarınız Daha Hırsız! – Etkinlik Açılış Konuşması



İMD'nin dün gerçekleştirdiği dayanışma etkinliğindeki açılış konuşması:


Dostlar, yoldaşlar!
Hoşgeldiniz!
Farklı gibi duruyoruz… Burada toplanan bizlerin yaşları, meslekleri, mezhepleri, milletleri, inançları, vb. farklı farklı olabilir, ama bizi birleştiren çok önemli bir ortak payda var, o da emeğimizle yaşıyor olmamız, işçi olmamız.
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, her şey konuşuluyor; herkesin bakış açısı, çıkarları dile getiriliyor, fakat toplumun en kalabalık kesimi olan biz işçilerin çıkarları ve hakları konuşulmuyor. Tersine, insanlar bu kimliklerini unutsunlar diye her türlü yol deneniyor. Bizi mavi yakalı, beyaz yakalı, öğretmen, mühendis, ev kadını, işsiz, Alevi-Sünni vb. diye bölüyor ve bizi birleştiren ortak paydayı unutturmak istiyorlar. Ve en acısı başarıyorlar da…

Zaten tam da başarılı oldukları için bugün birilerinin evinden kutu kutu paralar, kasalar, para sayma makineleri çıkarken, ülkenin yarısına yakını asgari ücretle geçinmek zorunda. Tam da en önemli kimliğimiz olan emeği unuttuğumuz ve her gün en az 8-9 saatimizi verdiğimiz, ömrümüzden çalan işyerlerimizde haklarımızın peşine düşmediğimiz için, bizi kölelerden ayıran, belki de elimizde kalmış tek güvencemiz olan kıdem tazminatımıza bile göz dikebiliyorlar!
Tam da emeğimizi, en değerli varlığımızı, işçi kimliğimizi unuttuğumuz için, evimizden kalkıp buraya gelmek için harcadığımız en az 5-10 TL’yi bile düşünmek zorunda kalıyoruz haklı olarak, ama yerel seçimlerde bunun hesabını sormak, "ulaşım neden parasız olmuyor?" demek aklımıza gelmiyor. Oy vereceğimiz kişileri, partileri buna göre belirlemiyoruz.
Tam da esas kimliğimizi unuttuğumuz için anayasada bile yazan çalışma saatleri kuralına (ki haftada 45 saattir) hiçbir işyerinde uyulmuyor. En vasıfsız işlerde çalışanlarından en "afili" mesleklere kadar 10 saat, 15 saat çalışmak bugün kanıksanmış durumda.  
Tam da bu nedenle iki lafından birinde dinden imandan bahsedenlerin, bu dünyayı değil hep öbür dünyayı düşündüğünü iddia edenlerin, tam da bu dünyada güç, mal mülk edinmek için birbirlerine girdiklerini, birbirlerine beddua ettiklerini görünce şaşırıyoruz. 11-12 yıldır ülkeyi yönetenler bize hep öbür dünyada cenneti vaat ederken, kendilerine öyle bir cennet kurdular, öyle bir servet biriktirdiler ki, bugün o paralar kasalara sığmıyor!
Kimimiz 13 yaşındaki Ahmet gibi üç kuruş harçlık çıkarmak için kafasını pres makinasına kurban verirken, kimimiz tam iki yıl önce bugün Uludere/Roboski’de işsizlikten ötürü ölümü göze alıp 34’ümüz birden katledilirken, bakan çocukları milyon dolarla oynuyorlar. Bunun hesabını sormayacak mıyız?
Buna karşın, sermaye medyası bize hep şunu tartışmayı salık veriyor: O paraları polis mi koydu, koymadı mı? Rüşvet aldı mı, almadı mı?
Biz diyoruz ki, tartışılması gereken sadece bu değil! Diyelim ki yolsuzluk yok (hem de dik âlâsı var!), kirli ilişkiler yok (hem de akladıkları kara paralar kadar çok). Peki, soruyoruz, başbakan,  bakanlar, parti genel başkanları, sermayedarlar, burjuvalar banka hesaplarınızda milyon dolarlar yok mu?
Burada ömrü boyunca çalışmış insanlar var, ama bir kıyıda birikmiş üç kuruşu yok. Nasıl oluyor da bizler tüm ay boyunca çalışıp ay sonunu nasıl getireceğimizi bilmezken, toplumun taş çatlasın yüzde birini-ikisini oluşturan bir azınlığın milyon dolarları var? Öyle bir başbakanımız var ki, hep mağdur, fakat dünyanın en zengin başbakanı! İşte onun sözleriyle söylersek, ulan hepiniz yediniz be, siz zenginler hepiniz yiyorsunuz, siz patronlar ve onların temsilcileri bizim emeğimizden çaldığınız için hepiniz hırsızsınız, hepiniz soyguncusunuz, ama bazılarınız daha hırsız, daha açgözlü, o ayrı!
Ve bizi mülksüzleştirdiğiniz için zenginsiniz. İşte gün gelecek bizleri mülksüzleştirenler mülksüzleştirilecek!
Bu pisliği örtmeyeceğiz, örtülmesine izin vermeyeceğiz. Hırsızlardan hesabı emekçiler soracak! İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder