5 Ekim 2015 Pazartesi

İşçi Sınıfının Komünist Ozanı Ruhi Su Kavgamızda Yaşıyor!

Ruhi Su'nun aramızdan ayrılışının 30. yılına girdik.

Ruhi Su deyince; mücadelenin ve başkaldırının güncesini tutan türküler, zindan, sürgün geliyor aklımıza. Yunus Emre, Köroğlu, Karacaoğlan, Pir Sultan, Dadaloğlu gibi ozanların eserlerinin bugünlere gelmesini sağlamış, ömrü boyunca devrimci, komünist bir militan olarak bu düzene karşı savaş vermiş, sanatını mücadelenin bir silahı olarak kullanan bu topraklardaki en önemli sanatçılardandır.

1912 yılında Van'da hayata gözlerini açan Ruhi Su, 1915 yılında ailesini kaybeder. Adana'da bir aileye evlatlık olarak verilir. Emperyalist Birinci Dünya Savaşı’nın ağır etkileri halkta görülmeye başlayınca evlatlık olarak onu alan aile ona bakamaz duruma gelir. Bunun sonucu olarak Ruhi Su öksüzler yurduna verilir. Çocukluğu ve gençliği öksüzler yurdunda geçmiştir. 

Müziğe olan yoğun ilgisinden dolayı 1936'da Ankara Müzik Okulu'nun şan bölümüne girer. 1942'de Ankara Devlet Konservatuarı şan bölümünden mezun olur. Uzun bir süre devlet operasında çalışır. Türk operasının gelişiminde önemli katkı sağlar. Ankara Radyosu’nda türkü programları düzenler. Alevi deyişleri çaldığı için bu işinden atılır. 1951 TKP Tevkifatı sonrasında tutuklanır ve 6 yıl hapis yatar. Hapishanede çalışmalarına devam eden Ruhi Su, 1957 yılında Mahsus Mahal türküsüyle ünlenir.

Hapisten çıktıktan sonra devrimci sanatına ve kavgasına devam eden Ruhi Su'nun hayatından baskı, sürgün, işkence, hapis eksik olmaz. 1975 yılına gelindiğinde Ruhi Su Dostlar Korosu'nu kurar. Ölümüne dek 16 tane 45'lik plak, 11 uzunçalar (longplay) çıkarır. 12 Eylül faşizmiyle birlikte yasaklı sanatçılar arasına alınır. Giderek sağlığı bozulmaya başlayan Ruhi Su, 1983 yılında son konserine çıkar. Tedavi için yurtdışına gitmesi gerekir. Dönemin iktidarı hiçbir gerekçe göstermeden Ruhi Su'ya pasaport vermez. Takvimler 20 Eylül 1985'i gösterdiğinde hayata gözlerini yumar. 

Cenazesinde on binler vardı. Ruhi Su'nun cenazesi dönemin siyasi baskılarına karşı mitinge dönüşmüştü. On binler "Ruhiler ölmez" sloganı eşliğinde büyük ustayı son yolculuğuna uğurladı. Ruhi Su'nun cenazesinde 163 kişi gözaltına alındı ve 15 gün boyunca keyfi bir şekilde gözaltında tutuldu. Dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı tanıdık bir faşist katil olan Mehmet Ağar'dı.

Ruhi Su işçi sınıfının, ezilen ulusların, sosyalizm kavgasının sesi olmuştur. Birçok devrimci sanatçının yetişmesinde ve gelişmesinde örnek olmuş tarihî bir figürdür. Aradan 30 yıl geçmesine rağmen Ruhi Su'nun bıraktığı eserler, grev çadırlarında, 1 Mayıslarda, işçi mitinglerinde, devrimci gecelerde, yani hak ettiği her yerde çalmaya devam etmektedir.

Ruhi Su'nun şu sözü onun sanat anlayışının özeti durumundadır: "Sanatçı da, tıpkı bir çiftçi gibi, demirci gibi işini anlatabilmelidir. Hem dili ile hem hüneri ile. Bir başka deyişle, kendi toplumu içinde sanatıyla ekmek yiyebilmelidir. 'Beni bu halk anlamaz' demek, boş bir kendini beğenmişliktir. İnsan kendini beğenmede bile yalnız kalmamalıdır. Halkın sanattan anlamadığı bir yer olabilir, sanatçı bunu umursamazlık edemez. Çünkü tüketicisi olmayan bir üretim yaşayamaz. Yani hükümet zoruyla da yaşayamaz demek istiyorum. Halktan kopuk hiçbir iş ve insandan hayır gelmez."

Ruhi Su'nun bıraktığı eserler ömrü boyunca mücadele ettiği sosyalizm kavgasında sonsuza dek yaşayacaktır. 


                                                                                                                                   Bursa'dan İMD'li bir işçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder