Dünyanın en
yoksul devlet başkanı olarak bilinen eski Uruguay devlet başkanı Jose Mujica Türkiye'ye
geldi. CHP'nin konuğu
olarak İstanbul'a gelen eski Uruguay başkanına yoğun bir sempati duyuldu. Malum,
Türkiye'deki politikacıların yaşamlarına hiç benzemeyen bir yaşamı vardı.
Ayakkabı kutuları,
1000 odalı saraylar, yolsuzluk dosyalarına alışık olduğumuz devlet başkanı
profiline hiç uymuyordu. Ana akım medyada hatta sol medyada da sürekli olarak onun mütevazı yaşamını,
paraya önem vermeyen duruşu anlatıldı. Devlet başkanlığına tahsis edilen konut
yerine kulübede kaldığı, makam aracı yerine bisiklet kullandığı, 12 bin dolara tekabül
eden maaşının %90'nı yoksullara bağışladığı, sürekli olarak anlatıldı.
İlk
etapta bakıldığı zaman, iyi niyet göstergeleriyle dolu, örnek gösterilecek
ideal devlet başkanı imajı çizmektedir. Lakin gözden kaçırmamamız gereken esas gerçek şudur: Devlet
başkanının bireysel olarak lüksten kaçması, Uruguay burjuvazisinin lüksten
kaçtığı anlamına gelmiyor. Maaşının yüzde 90'nı yoksullara bağışlaması, yoksulluğa
sebep olan sömürücü kapitalist sınıfa bir darbe vurmuyor. Tam tersine, Uruguay
devletinin sahibinin sermaye sınıfı olduğu ve dünyanın en yoksul devlet
başkanının da o sınıfın temsilcisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Hatta
bu durum sisteme öfkeli Uruguay emekçilerinin düzenle barıştırmak için
kullanılacak iyi bir argüman olarak dahi kullanılabilir: "Evet biz
yoksuluz, fakat devlet başkanımız bizden daha fazla yoksul, o halde devlet
yoksullardan yana."
Devlet Başkanı
ne kadar lüks yaşamdan kaçarsa kaçsın, iktidarda sermaye sınıfı olduğu sürece,
küçük bir azınlık çoğunluğun yoksulluğu üzerinden büyüyecektir,
zenginleşecektir. Tüm üretim araçları ve yönetim organları işçi sınıfının denetiminde
olmadığı sürece, devlet başkanının mütevazı bir hayat sürdürmesi hiçbir şeyi
değiştirmez. Sadece sınıfsal farklılıkların üstünün kapanması için bir örtü görevi görür.
Bursa'dan İMD'li Bir İşçi
Bursa'dan İMD'li Bir İşçi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder