24 Ağustos 2012 Cuma

Umudu, İsyanı, Mücadeleyi ve Neşeyi Örgütlemek İçin İMD Yaz Kampındaydık



İMD olarak bir yaz kampımızı daha geride bıraktık. Geriye dönüp baktığımda gözüme çarpan ilk şey, her kampın bir öncekinden daha örgütlü, disiplinli ve güzel oluşuydu. Eksiklerimiz olmadı demiyorum tabii ki. Ama aslolan çıtayı sürekli yükseltiyor olmamızdı
 Kamp süresince servislerin kalkışı, yemek, deniz, toplantı örgütlemeleri, küçük –ve hemen çözülebilen– birkaç sorun dışında gayet düzenliydi. Her şey için belirli bir zaman dilimi ayırmış ve bunu arkadaşlara birçok kez duyurmuştuk. 
Doğrusu kamp için de güzel bir yer bulmuştuk. Cebeci, Kefken. Denizine doyum olmayan bu yer, çok doğru bir tercihti.


Genel toplantılar
Kamplarımızda katılımı zorunlu tuttuğumuz genel toplantılarımız oluyor. Toplantının konusunu yoldaşlarımıza sorarak belirliyoruz. Bu yılki kampın genel toplantı konuları sırasıyla “İMD”, “Enternasyonalizm”, “Suriye-Ortadoğu-Kürt Sorunu”,  “Devrim Nedir?” olarak belirlenmişti. En verimli toplantımız dördüncü toplantımız oldu.

Atölyeler
Kamplarımızda yeni yeni oturmaya başlayan toplantı türü de atölye toplantıları. Bunlar katılımı zorunlu olmayan toplantılarımızdan. Dileyen bir yoldaşımız hangi konuda atölye yapmak istediğini belirtiyor, katılmak isteyenleri sorup örgütlüyor ve uygun bir yer bulup toplantısını yapıyor. Bu kampta takip edebildiğim kadarıyla “Emperyalizm”, “Sosyal Medya”, “Fabrika Komiteleri”, konularını işleyen toplantılar yapıldı. İkisine aktif olarak katıldım. Özellikle sosyal medya atölyesinde hemen uygulamaya yönelik kararlar aldık. 
İMD olarak “toplantı” anlayışımızın başka birçok kuruma kıyasla, biraz farklı olduğunu düşünüyorum. Toplantılarda yalnızca fikir beyan edip “deşarj” olmayı eksik, hatta yanlış buluyorum. İMD toplantılarının en önemli amacı, toplantı sonunda hemen uygulanmak üzere kararlar almaktı. İşte bunun en güzel örneği: “KIDEM TAZMİNATIMDAN ELİNİ ÇEK!” kampanyası. Öyle ya, hiçbir kurumda bir karşı duruş oluşmamışken, kıdem tazminatımızın gaspı saldırısına karşı, bir yıldan uzun bir süre, İstanbul’un ondan fazla ilçesinde, 50 binden fazla bildiri dağıtıp, iki de panel yapmıştık. On binlerce kişiye ulaşmıştık bu çalışmamızla. Artık birçok insan İMD’yi tanır olmuştu. İşte bu kampanyanın temelinde de küçük bir atölye toplantısı vardı!


Tiyatro
Kampın en neşeli ânı hiç kuşkusuz işçi arkadaşlarımızın yazıp oynadığı “Palavracı Recep” adlı oyundu. Oyun, devrimci arkadaşlarına mücadeleci, kararlı, ilerici gibi görünen bir işçinin, evde, kahvede, dışarıda hiç de öyle biri olmadığı (ve bilinç vermeye gelen devrimcilerin bazılarının bilince muhtaç olduğu) üzerine kuruluydu. Doğrusu bu tip çok iyi düşünülmüş bir tipti. Çünkü hepimizin çevremizde böyle birçok insan vardır. Sözleriyle eylemleri arasındaki karşıtlık hep komik duruma düşürür kendilerini.
Aslında bu oyun İMD de ilk kez oynanmıyordu. İlk kez 1 Mayıs’a hazırlık pikniğimizde oynanmıştı. Ancak oyunu ikinci kez izleyecek olanları bir sürpriz bekliyordu! Çünkü oyunun metni, 1 Mayıs’tan bugüne kadar yaşanan gelişmeler dikkate alınarak genişletilmiş, böylece söz konusu tip daha iyi bir şekilde incelenmişti. Mesela palavracı Recep kürtaja karşı olduğunu açıklamış “her kürtaj bir Uludere’dir” demesini öğrenmişti
Çok güzel performans sergileyen yoldaşlarımızın oyununu davetli-davetsiz kamp sakinleri de izlemeye geldi. 

Kamp Ateşi
Doğru demişler, ateşsiz kamp olur mu? Bir akşam birkaç yoldaşımız kamp ateşini hazırlamaya koyuldu. Az sonra ateşimiz her yanımızı aydınlatmıştı. Tam sazımızı eşlik edip türkü söylemeye başlarken bir de etrafıma baktım ki, kamp ateşini gören, müziği duyan tanımadığımız birçok kamp sakini bize eşlik etmeye gelmiş. Kitlenin büyümesine çok sevindik. 

Tam o sırada hayaller kurmaya başladım. “İşte!” diyordum kendi kendime, “devrimi gidilen süreçte de, kurulacak işçi sınıfının devrimci partisi, kitlenin ihtiyaçlarına, bu kampta olduğu gibi, en iyi cevabı verecek, büyüdükçe büyüyecekti.” Türkülerimize, halaylarımıza eşlik eden kamp ateşi sabahın ilk ışıklarına kadar yandı.

Dönüşte bir değerlendirme
Servislerimizle İstanbul’a dönerken bir değerlendirme yapalım dedik. Biraz da oyuna çevirmiştik işi, keyifli geçsin diye. Konuşan arkadaş, bir sonraki konuşmacıyı seçiyordu. Herkes bir şey söyledi. Ancak, kuşkusuz en önemlisi, kampımıza ilk defa gelen bir arkadaşımızın düşünceleriydi.
Kampa geldiği, bizimle vakit geçirdiği için çok mutlu olduğunu söyleyen arkadaşımız, bir yandan tartışmalar vesilesiyle yeni birçok şey öğrendiğini belirtirken, bir yandan da gittiği başka kurumların yakalayamadığı samimiyeti, sıcaklığı bizlerde görmekten duyduğu sevinci dile getiriyordu.
 Başından sonuna kampın örgütlenmesinde emeği geçen tüm yoldaşlara teşekkür ediyor, yüreğinize sağlık diyorum, “bu sene bir kamp daha yapsak, hem gelemeyenler de gelse hiç fena olmaz” diye de eklemeden geçemiyorum.
İMD'li Bir Büro İşçisinden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder