12 Mart 2012 Pazartesi

Dünya Emekçi Kadınlar Günü Ne Anlama Geliyor?

Biz kadınlar işçi sınıfı tarihinde önemli bir yere sahibiz. Bunu tarih bizlere gösterdi ve göstermeye devam ediyor. Bundan tam 155 yıl önce New York’ta dokuma işçisi kadınlar 8 saatlik işgünü, eşit işe eşit ücret ve çalışma koşullarının değişmesi için eylem yaptılar. Devlet ve burjuvazi işbirliği ile yürüyüşü engellemek istedi. Bir kısım kadın işçi yürüyüşü engelleyebilmek için fabrikaya kilitlendi, o sırada içeride çıkan yangın sonucunda 129 kadın işçi yanarak yaşamını yitirdi. 8 Mart 1857 tarihe sınıf mücadelesinde kadın işçilerin ilk kitlesel eylemi olarak geçti. O günle birlikte elde edilen kazanımlar bize miras kaldı.
Bugün ise burjuvazi “emekçi” kavramını çıkartarak aslında işine gelen anlamıyla kullanmaya başladı. Bugün yaklaştığında dikkat edelim, medya kadına yönelik hediye kampanyaları, “haydi bir gün de eşlerinizi sevindirin” gibi kavramlar kullanıyor. Toplumda az çok yer etmiş kadınlar kendi başarılı yaşamlarını anlatıyor, “kadın-erkek ilişkisinde üstünlük hangi tarafta?” tartışmaları başlatılıyor.
Biz kadın işçiler şunu biliyoruz: Her ülkede kadına yönelik şiddet, cinayet, cinsel sömürü gitgide artıyor. Bununla ilgili en ufak bir çalışma yok! Geçen gün haberlerde bakan Fatma Şahin’in aile konusunda açıklamalarına yer verildi. Bakana göre, kadını evle ilişkisi daha da güçlendirilecek kadınlara yönelik bilgilendirmek toplantılar olacak ve böylece “mutlu evliliğin yolu” sağlanmış olacaktı. Kadının toplumda ayrı bir birey olması, kendi fikir dünyası, kişiliği olması mevzu bahis olmuyor.
Eşinden şiddet gören kadın çare olarak güvenlik güçlerine gittiğinde beklediğinin tam tersi muameleyle karşılaşıyor. Polis herhangi bir sebepten dolayı şiddet uyguluyor. Bazen de yemek ısmarlayıp, “haydi bakalım barışın diyor”! Bu kadar utandırıcı bir durum daha var mıdır? Kadın nedenlerini belirtip koruma tahsis edilmesini istediğinde maddi gücü sorgulanıyor! Kanunlar bir anda değişebiliyor. Erkek vuruyor devlet koruyor!
Kadın bu toplumda tam bir pasif öğe olarak kullanılmak isteniyor. Bu soruna bir de ekonomik açıdan bakmak gerekir. Bugün bir Arzuhan Doğan Yalçındağ’la benim sorunlarım bir olamaz. Ben kadın işçi olarak eve gelip yemek yapıp, çocuk bakımını yapmak zorunda bırakılıyorum. Karşı taraf ise bunları herhangi birisine para karşılığında yaptırıp yaşamını idame ettiriyor.
Bizler emekçi kadınlar olarak bu toplumu yaratanlarız. Toplumun bizlere dayattığı zincirlerden kurtulmanın vakti gelmiştir. Birçok yük omuzlarımıza birikmiş durumda, bize dayatılan görevler üstümüze zimmetli gibi gösteriliyor. Bu durumda yapılması gereken kendi gücümüzün farkına varmak olmalı. Çalıştığımız yerlerde düşüncelerimizi olabildiğince dile getirmeliyiz. Her şeyi değiştirmek bizlerin, kadın-erkek işçilerin ellerinde!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder