10 Temmuz 2015 Cuma

Patlayan SYRIZA Balonu ve İşçi Sınıfının Güncel Görevleri

Son yıllarda Yunanistan denince akla ekonomik krizler, kemer sıkma politikaları, IMF yardımları, genel grevler ve sokak savaşları gelir oldu. Yunanistan, AB ülkeleri arasında sınıf çelişkilerinin en keskin olduğu, işçi sınıfının ve gençliğin süreklilik halinde aktif mücadeleden geri durmadığı bir zayıf halka konumdadır. 10'un üzerinde genel grevin gerçekleştiği ülke, ekonomik krizle boğulmaktan kurtulamamıştır. Şu çok açık ki; Yunanistan'da kapitalizm çürümüştür. Yunanistan işçi sınıfı gerçekleştirdiği grev ve direnişlerle niyetini açık bir şekilde ortaya koymuştur. Yunanistan işçi sınıfının öfkesi kapitalist sisteme sığmamaktadır. Son genel seçimde SYRIZA sosyal demokrasinin solunda bir söylem ve seçim programı ile işçi sınıfının ve sistem mağdurlarının oyuyla iktidara geldi. SYRIZA'yı iktidara getiren işsizliğe ve kemer sıkma politikalarına karşı mücadelede yeni istihdam paketleri gibi vaatlerdi. PASOK ve KKE'nin yozlaşmışlığı ve işçi sınıfının devrimci politik bir özneden yoksun olması SYRIZA'yı iktidara götüren alanı açtı. Program olarak kapitalizmle barışık AB ve NATO'dan kopmak gibi bir hedefi olmayan, sistem içi iyileştirmeleri gündemine alan bir parti olmasına rağmen AB burjuvazisinde bir panik havası yarattı. SYRIZA seçimlerden 149 sandalye kazanarak birinci parti olarak çıktı. Fakat koalisyon kurabilmesi için 151 sandalyeye ihtiyaç vardı. Koalisyon için KKE'nin hiçbir şekilde yeşil ışık yakmaması SYRIZA'yı farklı alternatif arayışları içine soktu. Milliyetçi, göçmen karşıtlığı ile tanınan Bağımsız Yunan Partisi ile koalisyon kurdu. SYRIZA’nın başlıca seçim vaatleri şunlardı: istihdam, sosyal yardım, yoksul kesimlerin borçlarını düzenlemek. 2008 krizi sonrası ciddi bir toplumsal yara haline gelen işsizlik için 300000 kişiyi istihdam edeceği vaadinde bulunmuştu. AB ile yaptığı pazarlıklar sonrası bu vaatlerini zamana yayarak gerçekleştireceğini belitti. İşçi sınıfı için umut olarak çıkan SYRIZA hayal kırıklığı yaşatmaya başladı. Bu durum bizim açımızdan sürpriz olmadı. Programında kapitalizmin kurumları olan AB ve NATO ile barışık bir şekilde sosyal reformlar ve iyileştirmeler yapmayı kendine hedef koyan bir parti, AB emperyalizmin baskılarıyla bunu dahi gerçekleştirmekten aciz bir duruma düşmüştür. Gelinen süreçte işsizlik oranı 1.5 milyon, 5 yılda ekonomi %25 küçülmüştür. AB'nin 1.5 milyon Euro borcunu dayatması, buna karşılık Yunanistan hükümetinin AB ve IMF'den kurtarma paketi talebinin şartlı şekilde reddedilmesiyle ekonomi çöküşe geçmiştir. SYRIZA hükümeti IMF paketini referanduma taşımaktadır.

Syriza'nın Referanduma Gitmesi Nasıl Okunmalı?

Yunanistan'da devrimci bir önderliğin olmayışından doğan boşlukta sayısız işçi grev ve direnişlerinin gerçekleşmesi ve sokakların hep hareketli oluşundan biriken kitlesel muhalefete sistem içerisinde çözüm reform paketleriyle geldi. SYRIZA, AB ile sürekli karşı karşıya gelinmesi, kitlelerin taleplerini köşe kapmaca misali erteleyen siyasi manevralarla bu güne dek geldi. Fakat kitleler mücadeleyi bırakmadı, muhalefeti yeni hükümete çevirmeye başladı. Çipras bu sıkışmışlığı üzerinden atıp kendini rahatlatmak için son AB paketini referanduma taşıyan bir politik manevra sürecine girdi. Çipras'ın referandum kararı Bonapartist bir hamledir. Çözüm için geldiği iktidarda işçi sınıfına çare olamayan Çipras hükümeti, AB emperyalizminin dayatmalarına direnemez duruma gelmiştir. Onu iktidara taşıyan kitlelerin derdine çare olacak olan kapitalist sistemden kopma sürecine girilmesidir. SYRIZA seçimlerin neredeyse tek gündemi olan AB ile ilişkiler konusunda iktidara gelmiş ancak çok kısa bir süre sonra yine aynı madde üzerinden referanduma gitmiştir. SYRIZA bugün kitlelerde hayal kırıklığı yaratmaktadır. Hayal kırıklığına uğrayan kitlelerin öfkelerini sağcı faşist önderlikler örgütleyip, faşizmi yükseltme riski de vardır. Bu noktada Yunanistan devrimcilerine hayati görevler düşmektedir. Kitlerin öfkesini doğru yöne yöneltecek talepler geliştirip, bu talepler etrafında kitleleri sistemden kopartan bir çizgiye çeken bir muhalefet örgütlenmesi devrimci dönüşüm sürecini başlatacaktır. Yunanistan'da kapitalizmden kopmayı ve proletarya diktatörlüğünü önüne hedef koyan devrimci Marksist örgütler ortak bir cephe kurmalıdır. Referandumdan çıkan hayır kararının kemer sıkma tartışmasına sıkışması engellenmeli, borcun doğuş biçimi üzerinden kapitalist sistem ile hesaplaşılmalıdır. İşyerinde mahallelerde, okullarda komiteler kurulmalıdır. Bu komitelere gelecek faşist saldırılar karşısında kendi öz-savunmalarını sağlamak için silahlanmalıdır. SYRIZA'nın seçim öncesi taleplerini aşan bir programı işçi sınıfının önüne koyulmalıdır.

İşçi Sınıfının Güncel Görevleri ve Geçiş Talepleri

İşsizlik en önemli sorun halindedir. Bunun için 7 saatlik iş günü talebi hayata geçirilmelidir.
İlk etapta, kapanan ya da fiili olarak çalışmayan fabrikaların işçi denetiminde kamulaştırılması talep edilmelidir.

Yoksul kesimlerin bankalara olan borçları en önemli sorunlardandır.  Bunun için patronların vergilendirilmesi, bankaların işçi denetiminde kamulaştırılması talep edilmelidir.

Göçmenler ırkçı dalgaya maruz kalmakta ve birçok sağcı özne göçmenler yüzünden Yunanistan'ın bu halde olduğunun propagandasını yapmaktadır. Göçmenler için iş hayatında eşit haklar, sosyal güvence, sendika hakkı, seçme ve seçilme hakkı getirilmelidir.

Faşist güruhlar;  küçük burjuvazi içinden her zaman kitle toplamaktadırlar. Küçük esnaf ve küçük çiftçinin öfkesinin faşist saflarda cisimleşmesini önlemek için, küçük esnaf ve çiftçinin borçlarının silinmesi ve ucuz kredi talebi dile getirilmelidir.

IMF ve AB'ye olan tüm borçların o parayı kullananlar tarafından ödenmesi, yani krizin faturası patronlara sloganı ana talep olmalıdır.

Yunanistan'da gelişecek her gelişme AB'den bağımsız olarak ele alınamaz. AB'nin bu kadar çok sorgulandığı dönemde Avrupa Birleşik İşçi Sovyetleri alternatifini güncel tutmak, bu alternatifin işçi sınıfı içerisinde taraftar toplaması devrimci partinin inşasını hızlandıracaktır.

KKE gibi partilerin ne Yunanistan işçi sınıfını ileriye taşıyacak bir programı ne de kitlerin gözünde bir güveni vardır. Kriz ortamında bile sabit oylarını yükseltemeyen KKE, işçi hareketinden yalıtıktır. Daha önceki genel grevlerde grev kırıcılığı yapması işçi sınıfına alternatif olacak bir vizyonunun olmadığını göstermektedir. Yaklaşan İspanya seçimlerinin favorisi olarak PODEMOS'un görülmesi Avrupa işçi sınıfının yüzünü sola döndüğünün habercisidir. 

Dünya kapitalizminin yeni ekonomik buhranları ve savaşları eskisi kadar rahat atlatamayacağı açıktır. Ama şu da su götürmez bir gerçektir: işçi sınıfına yön gösterecek devrimci bir önderliğin olmadığı koşullarda işçi sınıfının nihai zaferi elde etmesi mümkün değildir. Bolşevizmin öğretileri ile kuşanmış bir dünya partisinin inşası biz devrimci Marksistlerin en önemli görevleri arasındadır.

Yunanistan'dan kopacak bir devrimci süreç sınıf mücadelesi tarihinde köklü geçmişi olan Avrupa işçi sınıfına ilham verecektir. Komünist Manifesto’da vurgulanan Avrupa'da gezen hayaletin geri gitmemek üzere tarih sahnesine yeniden çıkışının müjdecisi olacaktır.

KAPİTALİSTLERİN AB'SİNE KARŞI YAŞASIN AVRUPA BİRLEŞİK İŞÇİ SOVYETLERİ!
YA SÜREKLİ YIKIM YA SÜREKLİ DEVRİM!

Bursa’dan İMD’li Bir İşçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder