3 Ocak 2012 Salı

Bülent Ersoy Deniz Gezmiş'i Hatırlarsa!

Bülent Ersoy verdiği bir mülakatta Deniz Gezmiş’le arasının çok iyi olduğunu, ona şarkılar söylediğini, ölümüne çok üzüldüğünü söylemiş. Bülent Ersoy’un aklına Deniz Gezmiş şimdi gelmiş, ama 80 sonrasında faşist cunta tarafından yasaklanmışken beni “teröristler”le niye bir tutuyorsunuz türünde laflar ederdi!
Deniz Gezmiş’e bu yaklaşım, Lenin’in Devlet ve Devrim’de söylediklerini hatırlatıyor. Lenin bu başyapıtının girişinde şunları yazar:
Bugün Marx’ın teorisinin başına gelenler, tarih boyunca, kurtuluş için mücadele eden ezilen sınıfların devrimci düşünürleri ve önderleri tarafından üretilen teorilerin başına defalarca gelmiştir. Egemen sınıflar, büyük devrimcilere yaşadıkları dönemde rahat yüzü göstermezler, teorilerine korkunç bir nefreti, en vahşi düşmanlığı, en ahlaksız yalanları ve iftiraları layık görürler. Ölümlerinden sonra ise, bir yandan onları zararsız putlara dönüştürmeye, deyim yerindeyse, evliyalaştırmaya ve ezilen sınıfları “avutmak” ve aldatmak amacıyla adlarını halelerle süslemeye çalışırken, diğer yandan da devrimci teorilerinin içini boşaltır, devrimci uçlarını törpüler ve bayağılaştırırlar. Bugün, burjuvazi ve işçi hareketi içindeki oportünistler Marksizm üzerinde böyle bir oynama yapmanın farz olduğu noktasında birleşiyorlar. Bu teorinin devrimci yanı, devrimci ruhu bir kenara atılıyor, muğlaklaştırılıyor ya da çarpıtılıyor, burjuvazi için kabul edilebilir olan ya da öyle görünen yönleri ise ön plana çıkartılıyor ve yüceltiliyor. Gerçekten de bugün bütün sosyal-şovenistler başımıza “Marksist” kesilmiştir (gülmeyin!).  
Son birkaç yıldır Deniz Gezmiş’in başına gelen de bu. Erbakan, “Deniz Gezmiş bugün yaşıyor olsa, bizim soframızda olurdu” diyeli beri başlayan süreç bugün bu noktaya kadar geldi.
Ahmet Hakan zamanında Reha Muhtar’a, "Deniz Gezmiş’i sevmek kolay, sıkıyorsa İbo’yu sevsene" türü laflar etmişti. Bunda bir doğruluk payı var. Ama Deniz Gezmiş’i “evcilleştirme”nin, devrimci yanlarını törpülemenin bugün daha kolay olması Lenin’in Devlet ve Devrim’de söylediği bu sözden daha doğru değil. Nazım’ı karpostal şairi yapan, Lenin’den milliyetçi Bolşevik yaratan bir güçten bahsediyoruz.
Marksizm ve Kadın Sorunu yazımızda bu “güç”le ilgili şunları yazmıştık:
Kapitalizm tam da sanayi ve teknolojinin varlığı sayesinde, bu zamana kadar var olmuş en güçlü sistemdir. Bu güç öyle bir boyuttadır ki kapitalizm kendisinden önceki sistemlerle hesaplaşmasını her zaman “birebir kapışma” şeklinde değil, kimi zaman eski unsurların “varlığına izin vererek” de yapmaktadır. Bu söyleneni olabildiğince somutlaştırmak adına, Nâzım Hikmet örneğini verebiliriz. Bilindiği gibi, Türk burjuvazisi ve devleti yaklaşık yetmiş yıl boyunca işçi sınıfının komünist şairi Nâzım Hikmet’in sesini boğmaya çalıştı. Bu uğurda, Nâzım’ı hapse tıktı, işkencelerden geçirdi, doğduğu topraklardan sürdü, şiirlerini yasakladı, ölüsünü tahkir etti vs. Fakat hiçbiri kâr etmedi. Nâzım’la uğraşan burjuvalar bir daha hatırlanmamak üzere yok olup giderken, Nâzım bir çınar gibi ayakta kaldı. Burjuvazi de bir süre sonra karşı çıkamayacağını anlayınca, bu kez yüz seksen derece dönüp Nâzım’ı “sahiplenmeye” karar verdi. En faşistinden en “demokratına” kadar tüm burjuva kamuoyu Nâzım’ı “sahiplenir” oldu. Ama nasıl? Nâzım’ı komünist, her şeyden önemlisi örgütlü bir şair kimliğinden kopartıp, yurtseverlikten başka bir şey bilmeyen romantik bir kartpostal şairi derekesine düşürerek, Türkiye’nin en büyük sermayedarlarına kazanç kapısı haline getirerek vs. Kapitalizm bunu piyasa ekonomisinin kapsayıcılığı, güçlülüğü sayesinde yapabildi. 
Bu yüzden burjuvazinin bu tür saldırıları karşısında İbo-Deniz (ya da Mahir) karşılaştırmalarına girmemek lazım. Suç Deniz’in şu ya da bu yanlışında, eksikliğinde vb. değil, kapitalizmdedir!
Bunların hepsi devrimci değerlerimizdir ve burjuvaziye karşı (hattâ kimi zaman da, onları yanlış politikalarına alet edenlere karşı) eğip bükmeden savunulmayı hak etmektedirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder