12 Eylül öncesindeki
faşist katliamlardan biri de Çorum’da gerçekleştirilmiştir. Bu katliam
öncesinde de resmi faşist güçler sıkı hazırlıklar yapmış, Çorum valiliğine,
emniyet müdürlüğüne ve diğer önemli mevkilere faşist-sağcı isimler
yerleştirilmiş ve dizginler ele alınmıştır.
27 Mayıs
1980’de MHP’nin önde gelen isimlerinden Gün Sazak’ın öldürülmesini bahane
ederek sokaklarda terör estirmeye başlayan ülkücü faşistler, Alevilerin yoğun
olarak yaşadığı mahallelere ve Alevilerin işyerlerine saldırmaya, etrafa ateş
açmaya başlarlar. Saldırılar 5 Temmuz’a kadar aralıklarla devam eder. Devlet
bir kez daha faşistlerle kol kola hareket eder; devletin TRT’sinden polis
panzerlerine kadar birçok silahı katliamda rol oynar, ama hepsinden de öte
solcuların ve Alevilerin katledilmesine müdahale etmeyerek katliama katılmış
olur.
Lafa gelince
ortalıkta darbe mağduru olarak gezmeyi iyi bilen Süleyman Demirel,
gazetecilere, “Siz Çorum’u bırakın da, Fatsa’ya bakın” diyerek demagoji yapar.
Çorum’daki katliamın daha da büyümemesinin tek nedeni, halkın (ülke genelinde
hiçbir ders almadığını kanıtlayan “devrimci” örgütlere inat) önceki
katliamlardan ders alarak barikatlarla kendi öz savunmasını
gerçekleştirmesidir. Yine de çok ağır kayıplar verilir: 57 ölü, 200’ün üstünde
yaralının yanı sıra, yüzlerce ev ve işyeri tahrip edilmiş ve binlerce aile
Çorum’dan göç etmek zorunda kalmıştır.
İşçi sınıfı olarak bu katliamların hesabını henüz sorabilmiş değiliz. Dahası biz soramadığımız için ve soramadığımız oranda, burjuvazi ve onun ideologları pervasızlaşmakta, bir yandan Uludere/Roboski'de olduğu gibi katliamlara devam ederken, diğer yandan 1 Mayıs 1977 gibi katliamların suçunu bize atmaktadır. Bu nedenle, yatıp kalkıp hatırlamalı, hesabını sorana kadar unutturmamalıyız.
Kaynak: 12 Eylül Faşizmi Üzerine, Sinan KARASU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder