Bugün güne yine alıştığımız
diyeceğim, ama aslında alışmamamız gereken bir haberle başladım.
Aynı serviste olduğumuz, benim
gibi bilişim sektöründe çalışan iki çocuk annesi bir arkadaşım var.
Çocuklarından biri 10, diğeri 1,5 yaşında. Geçtiğimiz hafta üçüncü çocuğuna
hamile olduğunu öğrenmiş. Her ne kadar plansız olmuş olsa da, eşi ile birlikte
düşünüp dünyaya getirmeye karar vermişler bebeklerini.
Anne olmaya hazırlanan arkadaşım,
bu haberi yöneticisiyle paylaştığında işten çıkarılacağını öğrenmiş! “İkinci
bir hamileliği kaldıramayız. İzinlerin çoğalır, işler aksar!” demiş yöneticisi.
Üç ay sonra; bebek büyümeye başladığında, yerine de bir eleman bulunduğunda işten
atacaklarmış. İşin en kötü yanıysa, zaten sürekli “Sen çalışma, ben sigortanı
yatırırım” diyen eşiyle kavga halinde, baskı altında yürüyen bir iş hayatının
olmasıydı. Şimdi yeni bir de bebekle dört duvar arasına kapatılmasının önünde hiçbir
engel kalmadı.
Gördüğünüz gibi kadınlar, devlet
babamız en az üç çocuk diye tutturmuşken üçüncü çocuğa hamile kaldığımızda
işten atılacağımız gerçeğiyle yüzleşiyoruz! Biz kadınlar
hayatımızın her alanında; evde, işyerinde, hatta kanunlar önünde erkek egemen
sınıflı toplumun baskısını hissediyoruz. Devletin kürtaj hakkımızı da elimizden
alarak bize dayatmaya çalıştığı hayat ortada. Çocuğun bütün sorumluluğu sırtına
yüklenmiş, patronların sermayesine sermaye katsın diye evinden çıkmadan işçi
doğuran ve büyüten kadınlar yapmaya çalışıyorlar bizi. Çalıştığımız yer ister
fabrika olsun, ister plaza bu sorun tüm işçi ve emekçi kadınların sorunudur.
Artık susmayalım! Çocuk
doğurmanın bile işkenceye dönüştüğü bu sistemle hesaplaşalım! Hepimiz işçiyiz.
Ama bu sistemde hem işçi olduğumuz, hem kadın olduğumuz için eziliyoruz. Buna
dur demek için birleşmek zorundayız!
Kadın işçiler örgütlenin!
Kadın erkek el ele militan sınıf mücadelesine!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder