21 Aralık 2012 Cuma

"Acil Durum Anlasana" ve Muhafazakârlaşma


Öğleden sonraları televizyonu açacak olursak aynı program formatında farklı kişilerin sunduğu, bugün ne giyeceğimize karar veren ya da evlenmek istiyorsak en uygun adayı bulabilen programları görmemek mümkün değil. Bu programların ortak özelliği çeşitli yaşlardan çeşitli hayat standartlarından insanların gündelik hayatta yapmaya utanacağı şeyleri “milyonların önünde” yapmaya çekinmemesidir. Eğlendirici yanı, izlerken kendimizi o insanların yerine koyup onlar adına utanıyor oluşumuz sanırım.

Geçenlerde bir evlilik programında pop bir şarkı eşliğinde çeşitli figürlerle dans eden teyzeler gördüm. Hâlbuki düğünlerde bile “ağır olmak lazım” şiarıyla oynamayan başı kapalı ya da açık teyzelerimizin TV şovlarında tuhaf hareketlerle dans etmesine alıştık alışmasına ama çalan şarkıyı birazcık dinleyince şaşırdım doğrusu. Dans eden teyzelerin eşlik ettiği şarkı, son dönemde popülerleşen, acil(!?) bir durumda olan bir adamın gecenin bir köründe sevgilisini eve çağırdığı şarkı. Sözleri toplumumuzun aile yapısına çok da uymuyor: muhtemelen evli olmayan (bir kadın evliyse eğer gecenin bir yarısı elbette ki kocasının yanında olmalıdır!) bir çiftin "aşk çağrısını" (acilmiş!) anlatan, hareketli, kıpır kıpır olan bu şarkı eşliğinde dans eden, bazıları da şarkıya eşlik eden teyzelerimiz…

Tüm bu şamatayı izlerken aklıma Türkiye’nin muhafazakârlaşmasıyla ilgili tartışmalar geldi. “Şeriat mı geliyor?” diyenlerden, daha iyimser birçok görüşe kadar geniş yelpazeli bir tartışma konusuydu bu; halen de sürüyor.  Normalde kızlarının, torunlarının akşam ezanından sonra eve girmeleri konusunda olsun, göbeği açık bluzlar giymeleri konusunda olsun muhtemelen hassas olan bu teyzelerin TV’de, içerikleri "nahoş" ("edebe aykırı") şarkılar eşliğinde dans etmesi bu toplumda kabul görüyor herhalde. Düşünüyorum, acaba nasıl bir muhafazakârlaşmadır bu?

Kanımca muhafazakârlaşma denen şeyi abartmamak lazım, kuşkusuz AKP’yle birlikte artan bir muhafazakârlaşma var, ama bu küçük örnekten de görülebileceği gibi, çelişkilerle dolu ve kesinlikle sınıf mücadelesinin önünde mutlak bir engel değil.
 
Edirne'den İMD'li Bir Tıp Öğrencisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder