Öğleden
sonraları televizyonu açacak olursak aynı program formatında farklı kişilerin
sunduğu, bugün ne giyeceğimize karar veren ya da evlenmek istiyorsak en uygun
adayı bulabilen programları görmemek mümkün değil. Bu programların ortak
özelliği çeşitli yaşlardan çeşitli hayat standartlarından insanların gündelik
hayatta yapmaya utanacağı şeyleri “milyonların önünde” yapmaya çekinmemesidir.
Eğlendirici yanı, izlerken kendimizi o insanların yerine koyup onlar adına
utanıyor oluşumuz sanırım.
Geçenlerde
bir evlilik programında pop bir şarkı eşliğinde çeşitli figürlerle dans eden
teyzeler gördüm. Hâlbuki düğünlerde bile “ağır olmak lazım” şiarıyla oynamayan
başı kapalı ya da açık teyzelerimizin TV şovlarında tuhaf hareketlerle dans
etmesine alıştık alışmasına ama çalan şarkıyı birazcık dinleyince şaşırdım
doğrusu. Dans eden teyzelerin eşlik ettiği şarkı, son dönemde popülerleşen,
acil(!?) bir durumda olan bir adamın gecenin bir köründe sevgilisini eve
çağırdığı şarkı. Sözleri toplumumuzun aile yapısına çok da uymuyor: muhtemelen
evli olmayan (bir kadın evliyse eğer gecenin bir yarısı elbette ki kocasının
yanında olmalıdır!) bir çiftin "aşk çağrısını" (acilmiş!) anlatan, hareketli,
kıpır kıpır olan bu şarkı eşliğinde dans eden, bazıları da şarkıya eşlik eden
teyzelerimiz…
Tüm
bu şamatayı izlerken aklıma Türkiye’nin muhafazakârlaşmasıyla ilgili
tartışmalar geldi. “Şeriat mı geliyor?” diyenlerden, daha iyimser birçok görüşe
kadar geniş yelpazeli bir tartışma konusuydu bu; halen de sürüyor. Normalde kızlarının,
torunlarının akşam ezanından sonra eve girmeleri konusunda olsun, göbeği açık
bluzlar giymeleri konusunda olsun muhtemelen hassas olan bu teyzelerin TV’de,
içerikleri "nahoş" ("edebe aykırı") şarkılar eşliğinde dans etmesi bu toplumda kabul görüyor
herhalde. Düşünüyorum, acaba nasıl bir muhafazakârlaşmadır bu?
Kanımca
muhafazakârlaşma denen şeyi abartmamak lazım, kuşkusuz AKP’yle birlikte artan
bir muhafazakârlaşma var, ama bu küçük örnekten de görülebileceği gibi,
çelişkilerle dolu ve kesinlikle sınıf mücadelesinin önünde mutlak bir engel
değil.
Edirne'den İMD'li Bir Tıp Öğrencisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder