Şimdi
yüce halk bana kızacak, “niye böyle diyorsun, bak sevgili iktidar hastaneleri
emrimize verdi. Doktorları, hemşireleri bize hizmetkâr yaptı” diye.
Ey esirler
dünyası, uyan artık uykudan uyan! Söylenenler yalan, gördükleriniz
(gösterildikleriniz) gerçek değildir.
Gelin sağlıkta
dönüşümleri birlikte sıralayalım.
1- Aile
hekimliği kulağa hoş geliyor: Her kişinin doktoru olacak, istediğinde kapında
bitecek, kapısında biteceksin. Koruyucu sağlık hizmetini geliştirmek, insanları
hasta etmemek üzerine politikalar üretilmesi gerektiğini söylüyoruz da, duyan
yok.
Aile
hekimliğinin reklamı da güzel yapıldı, halk umut doldu. Gelin görün ki aile
hekimlerinin her birine açılan reçete dükkanı ihtiyaca karşılık veremedi,
veremez de, çünkü deniyor ki, “doktor sana verdiğim parayı ne yaparsan yap, ama
bu dükkanı işlet.” Doktor tahlil isteyemiyor, zira masraf olur; hemşire
sayısını ikiye üçe çıkaramıyor, zira maaşını ödeyemiyor. Kombiyi dahi açmayan
hekim var, bu “dükkan” nasıl sağlık üretecek güzel halkım?
2- Devlet
hastanelerinin duvarlarının boyanması, üç-beş lamba takılması sağlıkta dönüşüme
örnek diyebiliriz.
Duyanlarınız
mutlaka vardır. “Global bütçe” devlet hastanelerine dedi ki, size bir yıllık
biraz para veriyorum, bu parayla maaşlarınızı ödeyin, işçi çalıştırın, hastanın
malzemesini alın, ilacını alın. Devlet hastaneleri atladı. Verilen paradan
hastalar ne kadar az pay alırsa, yani ne kadar kötü ve ucuz sağlık hizmeti
alırsa, hastane işletmesi o kadar kâr eder.
Hani
son zamanlarda çok duyduğumuz, iktidar tarafından seçilmiş ensesi kalın adamlar
var ya, sağlık tüccarları, modern adı CEO’lar. Bu CEO oğullarına dediler ki, “bak
biz sağlığa çok para harcamak istemiyoruz, gidin başında durun şu doktorların da
kâr edelim. Sağlıkta kâr etmek nasıl düşünülürse, kapitalist iktidar düşünüyor.
İlacın
etken maddesiyle oynuyor, enjektördeki hava akımını kontrol altına alan lastiği
çıkartıyor. Anestezi alıp uyuyorsunuz ya, sonra rahat uyanın diye size başka
bir ilaç yapılır. Ödeme merkezi sağlık kurumuna diyor ki, “yok yok bu ilacı
yapma, bırak uyanır o”. Ya da uyanmaz, onlar uyumaya alışık!
3- Çok
teşekkürle başlamalıyım Kanayan yaramızdı, devletimiz Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezleri açtı, diş hekimi atadı. Halkımız sevindi, dişi ağrıdı koştu diş
hekimine, hekim çekti dişini, bileğine sağlık doktor. Size kendi ailemin başına
gelen bir olayı anlatmalıyım, laf lafı açıyor malum. Yaz tatili için memleketteyim,
bizim ilçeye Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi açılmış, çok belli: İnsanların
dişlerinin yarısı yok, şaka değil, anlatayım anlayacaksınız.
Yengemin
dişi ağrıyordu, biz de koştuk diş hekimine. Hekim davrandı kerpetenine. Dedim
bu diş kanal tedavisi ya da dolgu ile kurtarılamaz mı doktor? Baktı, az da olsa
bu işlerden anladığım belliydi. Sonra dedi ki, “kanal tedavisi için malzeme
lazım, aylardır dolgu malzemesi gelmiyor, hastanın dişi kanasa tampon yapacak
pamuk yok”!
4- Yeşil
kartlı hastaların durumu içler acısı. Tüm sağlık kuruluşlarında “ezik insan” muamelesi
görüyorlar, çünkü devlet yeşil kartlı hastaların masrafını sağlık kurumuna
öderken ya da çoğu hizmeti ödemezken, yeşil kartlı hastayı ayırıyor. Ödeme
miktarını asgaride tuttuğundan kurumlar bu hastaları almak istemiyor.
5- Çok
sayıda özel üniversite açıldı. Bu üniversitelere doktor, hemşire olarak,
anestezi, radyoloji bölümünde çalışacak, yani sağlık hizmeti verecek insan
kaynağı yetiştirmek için bölümler oluşturuldu. Peki, o bölümlere kimler
gidebildi? Ezici çoğunluğu bakımından, parası olan, ama zekası benim parası olmayan
ezilen halkımın çocuklarının yarısı kadar bile olmayan burjuvazinin çocukları
gitti. Yani parasıyla meslek satın alanlar sağlık hizmeti üretecek, siz bundan
ne beklerseniz?
6- Üniversite
hastanelerini sağlık bakanlığı bünyesine alma çalışmaları… Neden üniversite
hastanelerini istiyor bakanlık? Sağlık eğitimi üreten, doktor yetiştiren
kurumlar olması özelliğini hiç düşünmeden kendisine bağlayarak bu saydığımız
mantıkla kâr etmek istiyor.
Çok
açıktır sağlıkta izlenen politika. Televizyonlardan göbeklerini kaşıyarak,
övünerek anlatıyorlar ya, ilaçta, tıbbi malzemede tasarruf sağladık, hastaneye
ulaşan hasta sayısını ona katladık diye. Bu ne demek? Sağlığın tasarrufu
hastaya verilmeyen sağlık hizmeti demektir. İnsanların hastaneye çok başvuruyor
olmaları sevinilecek bir durum değildir.
Sağlıkta
tasarruf ilaç malzeme fiyatını kısarak değil, koruyucu sağlık hizmeti
geliştirerek ve halkın refah seviyesini yükselterek sağlanır.
Tedavi
edemediğiniz için halk hastane kapılarında yatıyor. Beslenmeye para bulamıyor.
Psikolojik açıdan çökmüş, umutsuz, barınma, giyinme, mutlu olma olanağı olmayan
halk hep hasta olacaktır.
Ve
sağlık politikalarınız tedaviye dönüşmüyor, hastalığa dönüşüyor.
İMD’li
Bir Sağlık Emekçisinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder