2 Aralık 2012 Pazar

Sağlıkta Dönüşüm Tam Olarak Ölüme Dönüşmüştür!


Şimdi yüce halk bana kızacak, “niye böyle diyorsun, bak sevgili iktidar hastaneleri emrimize verdi. Doktorları, hemşireleri bize hizmetkâr yaptı” diye.
Ey esirler dünyası, uyan artık uykudan uyan! Söylenenler yalan, gördükleriniz (gösterildikleriniz) gerçek değildir.
Gelin sağlıkta dönüşümleri birlikte sıralayalım.

1- Aile hekimliği kulağa hoş geliyor: Her kişinin doktoru olacak, istediğinde kapında bitecek, kapısında biteceksin. Koruyucu sağlık hizmetini geliştirmek, insanları hasta etmemek üzerine politikalar üretilmesi gerektiğini söylüyoruz da, duyan yok.
Aile hekimliğinin reklamı da güzel yapıldı, halk umut doldu. Gelin görün ki aile hekimlerinin her birine açılan reçete dükkanı ihtiyaca karşılık veremedi, veremez de, çünkü deniyor ki, “doktor sana verdiğim parayı ne yaparsan yap, ama bu dükkanı işlet.” Doktor tahlil isteyemiyor, zira masraf olur; hemşire sayısını ikiye üçe çıkaramıyor, zira maaşını ödeyemiyor. Kombiyi dahi açmayan hekim var, bu “dükkan” nasıl sağlık üretecek güzel halkım?

2- Devlet hastanelerinin duvarlarının boyanması, üç-beş lamba takılması sağlıkta dönüşüme örnek diyebiliriz.
Duyanlarınız mutlaka vardır. “Global bütçe” devlet hastanelerine dedi ki, size bir yıllık biraz para veriyorum, bu parayla maaşlarınızı ödeyin, işçi çalıştırın, hastanın malzemesini alın, ilacını alın. Devlet hastaneleri atladı. Verilen paradan hastalar ne kadar az pay alırsa, yani ne kadar kötü ve ucuz sağlık hizmeti alırsa, hastane işletmesi o kadar kâr eder.
Hani son zamanlarda çok duyduğumuz, iktidar tarafından seçilmiş ensesi kalın adamlar var ya, sağlık tüccarları, modern adı CEO’lar. Bu CEO oğullarına dediler ki, “bak biz sağlığa çok para harcamak istemiyoruz, gidin başında durun şu doktorların da kâr edelim. Sağlıkta kâr etmek nasıl düşünülürse, kapitalist iktidar düşünüyor.
İlacın etken maddesiyle oynuyor, enjektördeki hava akımını kontrol altına alan lastiği çıkartıyor. Anestezi alıp uyuyorsunuz ya, sonra rahat uyanın diye size başka bir ilaç yapılır. Ödeme merkezi sağlık kurumuna diyor ki, “yok yok bu ilacı yapma, bırak uyanır o”. Ya da uyanmaz, onlar uyumaya alışık!

3- Çok teşekkürle başlamalıyım Kanayan yaramızdı, devletimiz Ağız ve Diş Sağlığı Merkezleri açtı, diş hekimi atadı. Halkımız sevindi, dişi ağrıdı koştu diş hekimine, hekim çekti dişini, bileğine sağlık doktor. Size kendi ailemin başına gelen bir olayı anlatmalıyım, laf lafı açıyor malum. Yaz tatili için memleketteyim, bizim ilçeye Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi açılmış, çok belli: İnsanların dişlerinin yarısı yok, şaka değil, anlatayım anlayacaksınız.
Yengemin dişi ağrıyordu, biz de koştuk diş hekimine. Hekim davrandı kerpetenine. Dedim bu diş kanal tedavisi ya da dolgu ile kurtarılamaz mı doktor? Baktı, az da olsa bu işlerden anladığım belliydi. Sonra dedi ki, “kanal tedavisi için malzeme lazım, aylardır dolgu malzemesi gelmiyor, hastanın dişi kanasa tampon yapacak pamuk yok”!

4- Yeşil kartlı hastaların durumu içler acısı. Tüm sağlık kuruluşlarında “ezik insan” muamelesi görüyorlar, çünkü devlet yeşil kartlı hastaların masrafını sağlık kurumuna öderken ya da çoğu hizmeti ödemezken, yeşil kartlı hastayı ayırıyor. Ödeme miktarını asgaride tuttuğundan kurumlar bu hastaları almak istemiyor.

5- Çok sayıda özel üniversite açıldı. Bu üniversitelere doktor, hemşire olarak, anestezi, radyoloji bölümünde çalışacak, yani sağlık hizmeti verecek insan kaynağı yetiştirmek için bölümler oluşturuldu. Peki, o bölümlere kimler gidebildi? Ezici çoğunluğu bakımından, parası olan, ama zekası benim parası olmayan ezilen halkımın çocuklarının yarısı kadar bile olmayan burjuvazinin çocukları gitti. Yani parasıyla meslek satın alanlar sağlık hizmeti üretecek, siz bundan ne beklerseniz?

6- Üniversite hastanelerini sağlık bakanlığı bünyesine alma çalışmaları… Neden üniversite hastanelerini istiyor bakanlık? Sağlık eğitimi üreten, doktor yetiştiren kurumlar olması özelliğini hiç düşünmeden kendisine bağlayarak bu saydığımız mantıkla kâr etmek istiyor.
Çok açıktır sağlıkta izlenen politika. Televizyonlardan göbeklerini kaşıyarak, övünerek anlatıyorlar ya, ilaçta, tıbbi malzemede tasarruf sağladık, hastaneye ulaşan hasta sayısını ona katladık diye. Bu ne demek? Sağlığın tasarrufu hastaya verilmeyen sağlık hizmeti demektir. İnsanların hastaneye çok başvuruyor olmaları sevinilecek bir durum değildir.
Sağlıkta tasarruf ilaç malzeme fiyatını kısarak değil, koruyucu sağlık hizmeti geliştirerek ve halkın refah seviyesini yükselterek sağlanır.
Tedavi edemediğiniz için halk hastane kapılarında yatıyor. Beslenmeye para bulamıyor. Psikolojik açıdan çökmüş, umutsuz, barınma, giyinme, mutlu olma olanağı olmayan halk hep hasta olacaktır.
Ve sağlık politikalarınız tedaviye dönüşmüyor, hastalığa dönüşüyor.

İMD’li Bir Sağlık Emekçisinden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder