9 Aralık 2012 Pazar

İşte Kapitalizmin Gerçek Yüzü - Yıllardır İşçileri Yanında Çalıştıran Patronun İlginç Sömürme Taktiği


Tuzla’da 7 ay önce işbaşı yaptığım fabrikada ilk işe başladığım gün bölüm şefi, “Ben 11 yıldır buradayım, hiç maaşımı ayın 7’sinde almadım demişti. Evet, aynen böyle demişti. Bundan sonra da böyle gider diye bir şey düşünmemiştim hiç...

Günler geçtikçe çalışan işçiler arasında “taşınıyoruz galiba” diye bir söylenti dolaşıyordu. Tabii yetkili kişiler bir açıklama yapmadığı sürece ben aldırış etmiyordum. Sonunda kafamızdaki soru işaretlerini kaldıracak bir açıklama geldi patronlar tarafından.

Lafa şöyle başladı patronlar: “Çocuklar büyük bir tarla aldık, büyük mü büyük, geniş mi geniş! Altı sizin üstü bizim, sürün sürebildiğiniz kadar!” 

İşçiler her ne kadar kendi aralarında şakaya vursalar da işi, çok açıktı bu sözlerin gerçek ifadeleri: “Siz çalışacaksınız, biz yiyeceğiz. Günümüzü gün edeceğiz!”

Ve yıllardır var olan taşınıyoruz hikayesi birden gerçeğe dönüştü. Üstelik bayram arifesi başladı taşınma telaşı...

Taşınmayla beraber zorunlu mesailer başlamıştı. Bayramda bile gelmek zorundaydık. Ve geliyorduk. Her seferinde daha iyi şartlarda çalışacağımız sunuluyordu huzurumuza.

Patronlar bizi bir hafta gece gündüz demeden çalıştırdılar. Mesai ücretlerimizin saatinin kaç para olduğunu soruyorduk, ama bir açıklama yapılmıyordu.

Kimimize göre % 3, kimimize göre % 200, kimimize göre % 50 veya % 75’ti bu işin sonu. Ve bayram bitti. Rekorlar kitabına girecek bir başarı elde etmiştik. Bir haftada taşınmış ve bütün düzeni kurmuştuk.

Ben de bu yoğun çalışmanın altıncı gününde bir iş kazası geçirdim. Kalıp plakası düşürdüm ayağıma. Bölüm şefim kazadan yarım saat sonra beni hastaneye götürürken bazı “tavsiyelerde” bulundu. Şöyle başladı:

“Şimdi doktor sana soracak, ‘ne oldu?’ diye.” Ben de gülerek, “ne diyeyim?” dedim. Cevap çok açıktı: “Ev taşırken oldu dersin!”

İki seçeneğim vardı: Ya şefin dediklerini yapacaktım ya da sakat bacağımla başka bir iş bakacaktım. Nihayetinde şefin dediklerini yapmak zorunda kaldım. Ve istemeden de olsa doktora yalan söyledim. Zaten ayağımda ciddi bir şey yoktu, ama canım fazla yanmıştı. Arifeden önceki iki gün gelmeyin demişlerdi baştan. Sonra tekrar geri çağırdılar. Gelmeyenler de oldu. Gelmeyenler borçlandı.

Sonunda ay sonu geldi ve para alma zamanıydı. Mesai ücretlerinin ayın 20’sinde verileceğini söylediler. Tepkiler büyüktü, ama yine de ayın 20’sini beklemekten başka çaremiz yoktu. Ayın 20’sini 5’ine attılar, 5’i geldiğinde gene ayın 20’sine attılar. Ve utanmadan bir toplantı yapıp çalışmadığımız pazartesi ve salı gününün normal iş gününden değil de, bayramda çalıştığımız mesailerden kesileceğini açıkladılar. Tabii tepkiler büyük oldu.

Normal mesaiden değil de, bayramda çalıştığımız mesaiden kesildiğinde kişi başına fazladan 40-50 TL kâr eder. Genele vurduğun zaman fazladan 12 bin TL kâr oluyor. Çok büyük bir tepkiyle karşılaşan patron, “Biz bunu düşünemedik, kafamız çalışmadı” diyerek toplantıyı sona erdirdi

Ve ben bir kere daha şahit oldum ki burjuvazi kendi mezar kazıcılarını yaratıyor ve bu kapitalizmi yok etmek biz proleterlerin boynunun borcudur. Yakında umuyorum ki Tuzla Deri Sanayii’nde büyük bir ateş yanacak!
Tuzla'dan İMD'li Bir İşçi 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder