Çocukken istediğim şeyleri yiyemezdim, canımın her
çektiğini söylemezdim anneme. Sevmediğin bir yemek varsa sofrada burun kıvırmak
olmazdı, çünkü “bunu bulamayanlar da var, nankörlük etme” azarını yemek
istemezdim. Böyle gördüm annemden, bu şekilde büyütüldüm, o da kendi
ailesinden böyle görmüştü. “Aza kanaat getirme” aileme has bir durum muydu,
genlerimizde mi vardı? Yoksa daha temelde yatan bir sorun muydu bu? Sorularıma
çok geç yanıt bulabildim, çünkü örgütlü mücadeleye çok geç başladım. Annem ve
babam bir işçiydi, ben de bir işçiyim ve çocuğum da işçi olacak. Bu şekilde
büyütülmüş olmamın altında yatan sır ve ailemin bana bıraktığı miras buydu işte.
Artık çocuk değilim, hem okuyup hem çalışıyorum. Her
gün burjuvazinin çığırtkanlığını yapan televizyonlarda ve gazetelerde
gördüğüm haberlere ise karnım tok. Kimse bana bazı insanların sefa sürerken
bazı insanların neden gıda, su, sağlık, barınma gibi en temel
ihtiyaçlardan yoksun olduğunu “dünya kaynaklarının yetersiz olup hızla
azalması” olarak açıklayamaz. Hepimiz farklı sektörlerde çalışan işçileriz, ama
aynı şeye hizmet ediyoruz: Burjuvaziye, yani patronlar sınıfına. Gündelik
yaşamımızda belki de sahip olamayacağımız şeyler üretiyoruz. Kimimiz
bilgisayar, kimimiz otomobil, kimimiz kıyafet, kimimiz gıda. Ama her gün
bizler o makinelerin karşısına geçiyor, muazzam üretimi kendi ellerimizle
gerçekleştiriyor ve kendi gözlerimizle görüyoruz. Sonra da birileri bize
utanmadan diyor ki: Gözlerinizi kapayın ve gördüklerinizi unutun!
Net bir şekilde ortaya koymalıyız. Yaşadığımız
sistemin adı kapitalizmdir. Ürettiklerimizden yoksun olmamızın ve yoksul
bırakılmamızın nedeni kapitalizmdir. Güvencesiz çalıştırıldığımız uzun saatler
sonunda elimizi, kolumuzu ve hayatımızı kaybetmemizin nedeni kapitalizmdir.
Üretimin insanların ihtiyaçlarına göre değil de, patronların kârına göre
yapılmasından ötürü aç kalıyor oluşumuzun adıdır kapitalizm. Peki, biz ne
yapmalıyız? Her gün sınıf kardeşlerimizin katledilmesini ve başbakanın bu
katliamlara “işçinin kaderidir” demesini kabul edip sıranın kendimize
gelmesini mi bekleyeceğiz?
Yaşadığımız sistemin eksikliklerini, çürümüşlüğünü ve
zayıf noktalarını sınıfımızdan iyi kim biliyor? Kaybedecek ne zamanımız ne de
başka bir şeyimiz kalmıştır. İnsanca bir yaşam için örgütlü bir şekilde
mücadele etmekten başka şansımız yok. Bizi yalnızlaştıran bu sistemi, ancak
birlik olursak yenebiliriz.
İMD'li Bir İşçi-Öğrenci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder