12 Aralık 2012 Çarşamba

İşçinin Kaderiymiş!


Çocukken istediğim şeyleri yiyemezdim, canımın her çektiğini söylemezdim anneme. Sevmediğin bir yemek varsa sofrada burun kıvırmak olmazdı, çünkü “bunu bulamayanlar da var, nankörlük etme” azarını yemek istemezdim. Böyle gördüm annemden,  bu şekilde büyütüldüm, o da kendi ailesinden böyle görmüştü. “Aza kanaat getirme” aileme has bir durum muydu, genlerimizde mi vardı? Yoksa daha temelde yatan bir sorun muydu bu? Sorularıma çok geç yanıt bulabildim, çünkü örgütlü mücadeleye çok geç başladım. Annem ve babam bir işçiydi, ben de bir işçiyim ve çocuğum da işçi olacak. Bu şekilde büyütülmüş olmamın altında yatan sır ve ailemin bana bıraktığı miras buydu işte. 

Artık çocuk değilim, hem okuyup hem çalışıyorum. Her gün  burjuvazinin çığırtkanlığını yapan televizyonlarda ve gazetelerde gördüğüm haberlere ise karnım tok. Kimse bana bazı insanların sefa sürerken bazı insanların neden  gıda, su, sağlık, barınma gibi en temel ihtiyaçlardan yoksun olduğunu “dünya kaynaklarının yetersiz olup hızla azalması” olarak açıklayamaz. Hepimiz farklı sektörlerde çalışan işçileriz, ama aynı şeye hizmet ediyoruz: Burjuvaziye, yani patronlar sınıfına. Gündelik yaşamımızda belki de sahip olamayacağımız şeyler üretiyoruz. Kimimiz bilgisayar, kimimiz otomobil, kimimiz kıyafet, kimimiz gıda. Ama her gün bizler o makinelerin karşısına geçiyor, muazzam üretimi kendi ellerimizle gerçekleştiriyor ve kendi gözlerimizle görüyoruz. Sonra da birileri bize utanmadan diyor ki: Gözlerinizi kapayın ve gördüklerinizi unutun! 

Net bir şekilde ortaya koymalıyız. Yaşadığımız sistemin adı kapitalizmdir. Ürettiklerimizden yoksun olmamızın ve yoksul bırakılmamızın nedeni kapitalizmdir. Güvencesiz çalıştırıldığımız uzun saatler sonunda elimizi, kolumuzu ve hayatımızı kaybetmemizin nedeni kapitalizmdir. Üretimin insanların ihtiyaçlarına göre değil de, patronların kârına göre yapılmasından ötürü aç kalıyor oluşumuzun adıdır kapitalizm. Peki, biz ne yapmalıyız? Her gün sınıf kardeşlerimizin katledilmesini ve başbakanın bu katliamlara “işçinin  kaderidir” demesini kabul edip sıranın kendimize gelmesini mi bekleyeceğiz?

Yaşadığımız sistemin eksikliklerini, çürümüşlüğünü ve zayıf noktalarını sınıfımızdan iyi kim biliyor? Kaybedecek ne zamanımız ne de başka bir şeyimiz kalmıştır. İnsanca bir yaşam için örgütlü bir şekilde mücadele etmekten başka şansımız yok. Bizi yalnızlaştıran bu sistemi, ancak birlik olursak yenebiliriz. 
İMD'li Bir İşçi-Öğrenci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder