31 Aralık 2011 Cumartesi

Uludere Katliamı: Kürtler Mücadele Etmesinler de Ne Yapsınlar!

Uludere katliamı herkese başka bir şeyi gösteriyor. Biz işçi sınıfı devrimcilerine ise Türkiye’de Kürtlerin (durmak bir tarafa) bir kat daha mücadele etmekten başka çareleri olmadığını gösteriyor.
Uludere katliamı, “PKK ayrı Kürtler ayrı” retoriğiyle kendilerini tatmin etmeye çalışanların ikiyüzlülüğünü bir kez daha göstermiştir. Tıpkı Van depreminde olduğu gibi, ırkçı bir azınlık yine başını gösterdi. Hükümet ve egemen kesimler ise, depremdekinin aksine, sahte dayanışma tavırları sergileme gereği bile duymadılar. Televizyonda her gün görmekten bıktığımız yüzlerini, özür dilemek şöyle dursun, başsağlığı dilemek için bile gösterme lütfunda bulunmadılar.
Başbakan açıklama yapma gereği duyduğundaysa bir çift lafla geçiştiriverdi. Güya birlikte yaşamak isteyen, Kürtlere ayrımcılık yapmadığını iddia eden egemenler Kürtlerin acısını paylaşma gereği niye duymuyorsunuz? Bir de acısını yaşayan, cenazesiyle uğraşan insanların tepesinde tahrik amacıyla uçaklarınız dolanıyor. Sonra Kürtler kendi kaderlerini kendileri tayin etmek isteyince “terörist” oluyorlar!
Başbakan açıklamasında en sonunda bir cevahir yumurtladı: “Taa Uludere’de olan bir olay için Taksim’de niye eylem yapıyorsunuz?” diye hesap sordu. Uludere sizin için o kadar uzaksa, bırakın oranın halkı kendi kaderini kendi tayin etsin o halde?!
Ardından da “Hiçbir devlet halkını kasıtlı olarak bombalamaz” dedi. Sanki Dersim katliamıyla ilgili itirafları daha bir ay önce yapmamış gibi! Oysa her devlet katliam yapar, devletlerin rolü zaten egemenlerin (azınlığın) ihtiyaçları uyarınca ezilenleri (çoğunluğu) bastırmak, tahakküm altında tutmak, ezmektir. 
  Belki konuşmak için erken ama bu gidişle Uludere katliamı Kürt sorununda bir dönüm noktası olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder